Çarşamba günü yerel saatle 11:25'te Rusya'nın doğusunda 8.8 büyüklüğünde meydana gelen deprem, Pasifik Okyanusu kıyısındaki yerleşim alanlarında büyük bir endişeye yol açtı. Endonezya'nın Sumatra adasında 2004 yılında ve Japonya'da 2011 yılında yaşanan tsunamileri hatırlayan milyonlarca kişi tahliye edildi. Ancak bu kez tsunami, yalnızca maddi hasar ve hafif yaralanmalara yol açarak beklendiği kadar yıkıcı olmadı.

Deprem Nasıl Oluştu?

Kamçatka Yarımadası, dünyadaki depremlerin %80’inin gerçekleştiği "Pasifik Ateş Çemberi" üzerinde yer alıyor. Bu bölgede, yeryüzünün üst katmanlarını oluşturan tektonik plakalar birbirlerine sürtünerek hareket ediyor.

Kamçatka açıklarında, yoğun kayaçlardan oluşan Pasifik levhası, daha küçük olan ve daha az yoğun Okhotsk levhasının altına doğru yılda yaklaşık 8 cm hızla kayıyor. Bu süreçte plakalar birbirine sürtünüyor, enerji birikiyor ve binlerce yıl sonra aniden serbest kalıyor — işte bu, "büyük bindirme depremleri"ne neden oluyor.

Jeofizikçi Dr. Stephen Hicks’e göre, bu tür büyük depremlerde kırılma yüzlerce kilometrelik bir alanda gerçekleşebiliyor. Tarihteki en büyük üç deprem — Şili, Alaska ve Sumatra — bu tür bindirme depremleriydi. Kamçatka da benzer özelliklere sahip bir bölge.

1952 yılında aynı bölgede, bu son depremin yalnızca 30 km yakınında 9.0 büyüklüğünde bir başka büyük deprem yaşanmıştı.

Neden Dev Tsunami Olmadı?

Bu tür ani levha hareketleri, okyanus suyunun yer değiştirmesine ve dev tsunami dalgalarına neden olabilir. Ancak her büyük deprem böyle bir tsunamiyi tetiklemez.

Bu olayda, Rusya'nın doğusunda tsunami dalgalarının yüksekliği 4 metreyi buldu. Bu, 2004’te Sumatra veya 2011’de Japonya’da görülen onlarca metre yüksekliğindeki dev dalgalara kıyasla oldukça düşük kaldı.

Southampton Üniversitesi’nden Prof. Lisa McNeill, tsunami dalgalarının yüksekliğinin sadece depremin büyüklüğüne değil, deniz tabanının şekline ve kıyı yapısına da bağlı olduğunu belirtiyor. Tsunaminin etkisini sahildeki nüfus yoğunluğu da belirleyebiliyor.

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS), depremin merkezinin yüzeye oldukça yakın — sadece 20,7 km derinlikte — olduğunu açıkladı. Bu da teorik olarak daha fazla suyun yer değiştirmesine ve büyük tsunamiye yol açabilirdi. Ancak Dr. Hicks’e göre, tsunami tahmin modelleri bu derinliği olduğundan daha fazla kabul etmiş olabilir. Gerçek derinlik daha büyükse, tsunami dalgaları daha zayıf olur.

Erken Uyarı Sistemleri Kurtarıcı Oldu

Bir diğer önemli faktör ise erken uyarı sistemlerinin gelişmiş olmasıydı. 2004 yılında Hint Okyanusu'ndaki Sumatra tsunamisinde bu sistemlerin eksikliği, 14 ülkede 230 binden fazla kişinin ölümüne neden olmuştu.

Günümüzde birçok Pasifik ülkesi, tsunami merkezleri aracılığıyla halkı hızlıca tahliye edebilecek altyapıya sahip. Bu durum, Kamçatka’daki olası felaketin büyük ölçüde önlenmesini sağladı.

Yine de depremlerin zamanlamasını kesin olarak tahmin etmek hâlâ mümkün değil. Kamçatka’daki büyük depremden 10 gün önce aynı bölgede 7.4 büyüklüğünde bir öncü sarsıntı kaydedildi, ancak bunun büyük bir depremin habercisi olduğu o anda anlaşılamadı.

Prof. McNeill, GPS ölçümleri, plaka hareket hızları ve geçmiş depremler sayesinde sadece bir bölgede deprem olma olasılığını tahmin edebildiklerini, ancak kesin zamanlamanın hâlâ belirsiz olduğunu vurguluyor.

Önümüzdeki haftalarda bölge, artçı sarsıntılar açısından izlenmeye devam edilecek. Rusya Bilimler Akademisi Jeofizik Araştırma Enstitüsü, artçıların bir ay daha sürebileceğini öngörüyor.

Muhabir: Hamza Durmaz