Ramazan tadında mısralar

Abone Ol

İslam'ın güzelliğiyle tanış ve imanın tadıyla hemhal olduğun günden bu yana sen ey Müslüman! İbadete hoşluk, nimete şükür, musibete sabır ve cihada fisebilillah olarak bakmışsın, bakabilmişsin. Ne güzel bir miras olmuş bu bakış, dünden bugüne… Belki de bugünden yarına güzelliği daha da katmerleşir bu bakışın.

Müslüman ismini el ve dil eminliği olarak kabul ettiğin andan bu ana kulluğu bir içimlik su misali gönlüne, eylemine içirmişsin. Bu tadı, daha dimağında iken her dimağ tatlansın diye evlere, sokaklara, çarşı pazara, adetlere ve edebiyatlara katmışsın.

Ne doyulmaz, bir tat olmuş bu çaba kulluğumuzun her anı için.

Daha birkaç gün önce 'Merhaba!', bugünlerde 'Elveda!' dediğimiz 'Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennemden azad olan Ramazan'ı da bu tada dahil etmeyi ihmal etmemişsin ey sözü özü, özü sözü olan Müslüman! Her yıl, bir diğer yıla göre daha bir özlemle beklenen, gelince aşkla yaşanan ve hatır isteyince 'Ne olursun tekrar gel!' burukluğuyla uğurlanan Ramazan'ı sadece tutmamışsın. O da seni, zincirlere vurulan şeytanlara, zaafını okşayan nefsine karşı tutmuş. Oruca olan tutkun, orucun sana bir tutkusu olarak dil ve kalemine dahi yansımış. İyi de olmuş; çünkü söz uçar gider, yazı ise kalır düsturunca Ramazan orucu edebiyatın kılcal damarları şiire sözün gücü, kelimenin sırrı, mısranın çekiciliği ve bestenin cezp ediciliğiyle yansımıştır.

Bir şekilde edebiyatın edebinden nasiplenmiş her yazar, şair ve okur bilir ki; yazılanın satır aralarına müellifin inancı, dünya görüşü, algısı, derdi, sevinci ve umudu siner. Ona ve düşünce ufkuna dair bir imza inandırıcılığında, bir mühür kalıcılığında ipuçları verir.

Birçok ibadet gibi oruç da Müslüman bilinci ve iman aşkıyla edebi eserlere yansımış. Şiirlerde bir övgü olarak vitrine çıkmıştır. Bu şiirler (kasideler) Yüce Allah'ın büyüklüğünü zikredince Tevhid, O'na yakarışı dua arzında yazınca Münacaat, Hazret-i Muhammed aleyhi selam'ı salat ve selam taltifiyle anınca Naat ismiyle rütbe almışlar. Bazen bu kasideler oruç ve bayram gibi şükür vesilesi zaman dilimlerini de mısralara taşımışlar. Bir ikram tasında gönüllerimize 'Ramazaniye' ve Bayramiye' olarak sunulur olmuşlar.

Ey özü sözü, sözü özü olan Müslüman! Bazen Süleyman Nahîfî, bazen İbrahim Tennûrî, bazen Nabî, bazen Sünbülzade Vehbî, bazen de Leyla Hanım ismiyle hürmetle Ramazan'ı edebiyata, edebiyatın en güzel rafı olan şiire ve şiir rafının en mümtaz tarafı mısraa taşımışsın. Mısralar Ramazan tadıyla berceste, beyitler oruç kıvamıyla taç makama terfi eylemişler.

En güzeli sözü tüm şairlerin adına birkaç şairimize bırakıp şiir tadında BAYRAMLAR umuduyla bu haftalık böyle kabul edin diyelim:

Dil-i mahzûnumuzu eyledi şad u handan

Geldi yümn ile yine şehr-i mübarek Ramazan

Oldu nûruyla ziya-bahş kamu iki cihan

Geldi 'izzetle yine şehr-i mübarek Ramazan

Etdi kullarına in'amını Mevla-yı Kerîm

Bab-ı fazlını açıp eyledi ihsan-ı 'azîm

Umarız ere makamına geçen ahd-i kadîm

Geldi yümn ile yine şehr-i mübarek Ramazan

Zenb ü taksîrimizi rahmeti ede salib

Masiva resmi ola dîde-i dilden gaib… (Fenayî Cennet Efendi)

Yevm-i şek deyü boğaz cengin ederken yaran

Zahir oldu 'alem-i nusret-i şehr-i ramazan (Kamî)

Bir sütûn-ı nûrdur kim her minare ta seher

Şu'le-i kandîl-i berk-efşan ile rahşan olur. (Nazîm Yahya)

Bu gece kadri bin aydan yeg ise tan mı Hak

Kudret ile şeb-i Kadr etdi mukadder bu gece ( Şeyhi)

Yine firkat narına yandı cihan

Hasreta gitti mübarek Ramazan

Nûruyla bulmuşdu alem yine can

Firkata gitti mübarek Ramazan (Niyazî Mısrî )

Yusuf ARİFOĞLU