Tasmasız, Ağızlıksız Ge-ze-mez!...

Abone Ol

Vay vay vay!

Lağım faresi, ortalıkta ısıracak adam arıyormuşsun. Fonların kesilince siyondan medet ummaya başladın yine.

Netanyahu’nun don lastiği olmak için seferber olmuş ablak suratınla domuza rahmet okutursun. Siyonistsever Linet’e sahip çıkıp ulufe olarak bir iki kemik için.

Havsalandaki fosseptik vanalarını açıp duyarlı insanlara “itler” diye hakaretler de yağdırıyorsun.

Üç kuşaktan yavşak olduğunu seni tanıyan herkes söyler.

Biz tam seni yavşak olarak tanımlarken mütedeyyin kitlenin hayvanlara kıyamayacağını bildiğin için çakal sesleriyle saldırıyorsun.

İt dediğin kitlenin sana misliyle cevap vermeyeceğini iyi bilirsin.

Duyarlı bazı vatandaşların “köpeklerinizi tasmasız ve ağızlıksız gezdirmeyiniz” sözüne fena içerlemişsin.

Hem köpek denilince neden birden havlamaya başladığına da anlam veremedik.

Çizilen domuz resmiyle kendini ilişkilendirmen tamamen senin özdeşim kurma çabandan ibaret.

“Linet’i protesto eden itler” dediklerinden kimse sana suç duyurusunda bulunmadı. Çünkü bizde uşağa ceza kesilmez, ağababalarıyla hesaplaşırız.

Ulufe için yavşaklık ettiğini herkes biliyor. “Evinin adresini biliyoruz imasında bulunmuşlar” demişsin. Behey yavşak, çakalın seslendiği çalılığa gitmenin zor olmadığını bilmez misin? Çakal çalılıkta, domuz bataklıkta olur, yerini bilmek için navigasyon gerekmez, telefonun sinyaline de ihtiyaç yok, etrafa saçtığın pis kokular yetmiş bin kilometreden hissedilir. Hem ezan vaktinde çakal ulumaları da yerini ele verir ancak domuz av sezonu açılmadığı gibi avcılığı spor olarak da algılamıyoruz sen rahat ol.

Ayrıca sen bir fiske vurulacak kadar temiz değilsin. Sana bir kere dokunan temizlenmek için okyanusa dalsa da bir ömür temizlenmez. Sana dokunan kişi Akdeniz’e girse Akdeniz karalar bağlar. Okyanusa dalsa okyanus, onu kıyıya atar necaset diye. Sen lazımlık ağzını açıp birilerine "beni kullanın" mesajı verme gayretindesin. Ancak inan tuvalet kağıdı olarak da kullanılmana hiçbir alim cevaz vermez.

Kanalizasyon borusundaki bir ufak sızıntın bir şehrin zehirlenmesine yol açar, sen o sızıntı değil o borunun varlık sebebisin.

Sana köpek diye seslenmek Kıtmir’e ağır bir hakaret olur. İtleri tanımasaydım gaflet içinde sana “it” diyebilir, bütün itlerin ahını alır, hayvan severlerin hışmına uğrardım. Temiz suyu görünce saldırganlaşman ve akan salyandan her ne kadar köpeği çağrıştırsan da köpeğin asaletinden eser yok sende.

Siyonis’te selam çakacağım diye duyarlı vatandaşlara “it” diyen kubur faresi “Köpeklerinizi tasmasız ve ağızlıksız gezdirmeyin” pankartına neden içerledin. “Savcılığa suç duyurusunda bulundum” demişsin. Savcılık “bu pankarta sen neden alındın” ağızlık mı, tasma mı yoksa domuzu çağrıştıran resim mi alınma sebebin” dese cevabın ne ola ki?

28 Şubat’ın höyküren çakallarındandın. Uzun zamandır pusuya yattın, yine bitlerin kanlandı anlaşılan.

Beynindeki irin kalemine necaset olarak akıyor, insanları gammazlamayı vazife belliyordun eskiden de. Okullarından edilmiş, işinden kovulmuş insanlara ağızlara alınmayacak hakaretler savururken Ermenilerin mallarına çöken gasıp dedelerinin cesaretini taşıyordun. Açık havanın tırsağı olan sen puslu havalarda çakallar gibi sesler çıkarıp gelene gidene sövüyorsun. Merhum Hasan Karakaya’nın beline vurduğu kürek acısı geçti herhalde. Ya da Hasan Abi’nin hakaretlerinden kendince fanteziler ürettin. O günden sonra bacakların arasına kıstırdığın kuyruğun son zamanlara sallanmaya başladı yine.

İstersen benim hakkımda da suç duyurusunda bulun!

Evet, “köpeklerinizi tasmasız ve ağızlıksız gezdirmeyin.”