Peygamber Aşkı

Abone Ol

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s.) kutlu doğumunun manevi havasına bir kez daha girmiş bulunuyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yüreklerimizde aynı heyecan, aynı sevda, aynı aşk ve muhabbet var. Onun gelişi bir âlemin dirilişi, kurtuluşu ve bir çağın aydınlanmasıdır. O’nun doğumu sadece tarihi bir olay değil, insanlık için bir dönüm noktasıdır.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) doğumu, her ne kadar hicri takvime göre Rebiülevvel ayının on ikisinde olsa da, miladi takvime göre Nisan’ın yirmi birinde bu manevi iklim daha coşkulu etkinliklerle karşılanır. Bu kutlu zaman dilimi, gönüllerin birleştiği, kalplerin aynı frekansta attığı özel bir andır. İnsanlar meydanlara iner; ellerinde tevhit bayraklarıyla, dillerinde salâvatlarla, yüreklerinde Resûl aşkıyla kutlu doğumu selamlar.

Bu coşku yalnızca dışsal bir heyecan değil, aynı zamanda ruhlarımızda gerçekleşen derin bir arınmadır. “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salâvat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin!” (Ahzâb, 33/56) ayetiyle binlerce salâvat semaya yükselir. Her getirilen salâvat, getirenin üzerine onlarca rahmet olarak geri döner. Peygamber Efendimize (s.a.s.) yöneltilen her güzel söz, aslında her insanın kendi ruhuna ve kalbine serpilmiş bir güldür.

Yer ve gök, taş ve toprak, kuşlar, balıklar, melekler ve cinler dahi bu salâvat halkasına dâhil olur. Çünkü O’na duyulan sevda evrenseldir, tüm âlemleri kapsar. Bu halk, bu millet, bu memleket O’na sevdalıdır. Her evde mutlaka adı Muhammed olan bir çocuk vardır. Çünkü insanlar, sevgilerini sadece sözde değil, hayatlarına da yansıtarak yaşarlar. Çocuklarını, onun sevdası ve aşkıyla büyütmek isterler.

Kutlu doğum haftası geldiğinde evlerde mevlidler okunur, dualar edilir, ailecek toplanılır, sessizce ve huşu içinde Kur’an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif dinlenir. Mevlid fasılalarında getirilen salâvatlara eşlik edilir. Sabahın erken saatlerinde, kilometrelerce öteden etkinlik alanlarına akın edilir. Alınlara ve araçlara tevhit bayrakları asılır. Etkinlik alanına giden yolda, yol boyunca coşku artar, heyecan katlanır.

Kalabalık tıpkı yuvarlanan bir kartopu gibi büyür; binler, on binler, hatta yüz binler aynı aşk, aynı sevda, beden ve ruhları ile aynı meydanda buluşur. Kadını, erkeği, genci, yaşlısı tek bir ağız ve tek bir yürek olur. Dualar aynı ağızdan yükselir, salâvatlar aynı kalp ve ruhta birleşir. İlâhiler söylenir, halaylar çekilir, gönüller aşk ile yanar ve tutuşur.

Ey Peygamber sevdalıları! Ve ey Peygamber âşıkları! Haydi, siz de evlerinize, sofralarınıza, dillerinize ve kalplerinize Hz. Peygamber’i (s.a.s.) misafir edin. Evlerinizde ve camilerinizde, Kur’an ve mevlitler okutun. O’na salât ve selâm getirin. Hep beraber onun aşk ve sevdasında buluşmak üzere meydanlara akın edin. Sadece kendinizi değil, tüm eş, dost ve akrabanızı davet ederek bu hayra ortak edin.

Çünkü bu sadece bir anma değil, bir uyanış ve diriliştir. Allah ve Resûlü’ne (s.a.s.) imanı tazelemek, onun izinde bir olmak, birlik olmak, kardeş ve ümmet olmaktır.