Osmanlı Avrupa’ya Gebedir, Avrupa İslam’a Gebedir!

Abone Ol

Başlıkta geçen Üstad Bediüzzaman’ın bu sözlerini tekrardan bana hatırlatan yaşadığım bir anekdottur. Geçen hafta bir vesileyle Nemrut dağına gitmiştik. Orada bulunan devasa heykellerin tarihi kalıntılarıyla birçok soruyla birlikte günümüzde ziyarete sunulma şekliydi. O bölgenin en yüksek dağının zirvesinde devasa olan heykeller yan yana dizilmişti. O dönemdeki sosyolojiyi anlamaya çalışırken heykellerin hangi zorluklarla rakımı en yüksek dağlarda bulanmalarının farklı hikâyeleri vardı.

Fakat daha çok dikkatimizi çeken orada bulunan yabancı turistlerin heykellere yaklaşımıydı. Hepsinin ne kadar manevi boşluk yaşadığının canlı bir simgeleriydi. Kimisi Yogo şeklinde o heykellerin karşısında dakikalarca gözlerini kapatıp durması, kimisinin başının üstüne bir şal atarak ve ellerini birleştirerek dakikalarca beklemesi dikkat çekiciydi. Hatta bazıları saatlerce o heykellerin karşısında gözleri kapalı bir şekilde durarak âdete bir dini ritüeli andırıyordu.

Avrupa’dan gelen turistlerin o duruşlarından ne kadar ruhlarının aç olduğu ve bir arayışta olduklarını net olarak hissedebiliyorduk. Aslında bir yönüyle iyiliğe ulaşmak için bir yol, bir yöntem arama şekli görüntüsündeydi. Rehberlerinin verdiği bilgiye göre bunlar ilk defa buraya gelmişlerdi.

Bugün modern dünyada toplumsal sorumluluğu ve maneviyatı yeniden keşfetmek adına çok güçlü bir arayış var. Avrupalılar dünya gündemine oturan Gazze üzerinden bir merak yaşıyor. Ve soruyorlar: “Bu nasıl bir inançtır ki tüm olumsuzluklara karşı onları ayakta tutuyor? O şartlar altında nasıl oluyor da bu kadar inançlarına bağlı kalıyorlar? Bu merak üzerinden İslam’ı araştırıyorlar.

Bir yönüyle Gazze tüm Avrupa halklarını etkiliyor ve boşlukta olan ruhlarına ilaç oluyor. Gazze, İslam’ın çok daha fazla araştırılmasına sebep oluyor. Bu da İslam’ın Avrupa’nın geleceğinde önemli bir yer tutacağını gösteriyor. İyi insan olma arayışında olan Avrupalı bireyler için İslam, manevi tatmin konusunda tek çıkış yoludur.

Bununla birlikte Trump’tan tutun Hollandalı İslam düşmanı Geert wilders’e kadar, sahnelere çıktıklarında vatandaşlar Gazze katliamını adeta gözlerine sokuyor. Yani hiçbir yerde rahat edemiyorlar. Her platformda kendilerine karşı çıkan insanlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu tepkiyi ve bu sesi çıkaranlar Müslüman kişiler de değildir. Kendi halklarıdır.

Avrupalıların göstermiş olduğu bu duruş, vicdanlarının derinliklerinde sakladıkları ve özlemini yaşadıkları bir duruştur. Adalet, insanlık, barış ve bunların bütünü olan İslam’ı arama duruşudur. Ve bunlar bu sese kulak verip sokaklara dökülen insanlardır. Gazze’deki soykırımın durması için yol arayan ve Gazzellilerin inancını, ideallerini merak edenlerdir.

Sonuç olarak; Avrupalılar, Gazze üzerinden araştırdıkları İslam’ın eşsiz nizamı ve çelişkisiz varlığı büyük hayranlık uyandırıyor. Bu hayranlıkla kendi çıkmazlarından kurtulmanın tüm yollarının İslam’a açıldığını görüyorlar. Yani Gazze katliamıyla birlikte İslam çok daha hızlı bir şekilde Avrupa’da yayılıyor. Ve bu durum, Üstad Bedüzzaman’ın “Avrupa İslam’a gebedir” sözlerinin bir yansımasıdır.