Önce tedbir sonra tevekkül…

Abone Ol

Evet, zelzele gerçeğiyle hep karşı karşıyayız. Hissedilen depremlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Dün Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yıkılan bina, bize başka usulsüzlükleri de hatırlatıyor aslında. Bina kendiliğinden neden yıkıldı? Gerçekten peşine düşülmesi gereken önemli bir konu bu.

Bu satırlar yazıldığı sırada, enkaz altındaki iki çocuğun cansız bedenine ulaşılmış, 18 yaşındaki Dilara Bilir ise sağ kurtarılmıştı. Ancak anne ve baba ile ilgili arama çalışmaları hâlâ devam ediyordu. Dileğim o ki onlar da sağ salim kurtarılsın.

Kendiliğinden bina nasıl yıkılıveriyor? Bu sorular bize çok büyük dersler vermelidir.

Tüm bunları anlatırken, özellikle deprem gerçeğini ve sağlam yapılaşma konusunu da ıskalamamak lazım.

Daha önce, 23 Nisan’da merkez üssü Marmara Denizi’nin Silivri açıkları olan 6.2 büyüklüğünde bir deprem olmuştu. İçinde bulunduğumuz Ekim ayının başında da yine Marmara’da 5.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.

Depremler olunca, özellikle İstanbul’da da hissedilince, akla hemen Marmara depremiyle ilgili dile getirilen yüksek şiddetli deprem ihtimali geliyor.

Tabii ki Allah dilemedikçe hiçbir şey olmaz. Şu ana kadar, tam olarak nerenin ne zaman sallanacağını kimse bilememiştir. Tahminler ve değerlendirmeler elbette yapılır, ancak kesin konuşmak mümkün değildir.

Üç gün önce Balıkesir’in Sıngırdı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki deprem, İstanbul ve birçok ilde hissedildi. Dolayısıyla dikkatler yeniden muhtemel Marmara depremine çevrildi.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bu konuya fazla takılıp hayatı kendimize zehretmeye gerek yok. Olup olmayacağı konusundaki bütün değerlendirmeler birer yorumdan öteye geçmiyor.

Fakat kendimizi en kötüsüne göre konumlandırarak tedbir almamız bir zorunluluktur. Alınmayan tedbirler nedeniyle bugüne kadar yaşanan tüm kayıpların vebali vardır. Tedbirsizlikten kaybedilen canların vebali hepimizin üzerindedir.

Hissedilen depremlerin sayısı arttıkça, depremle ilgili nasıl bir hazırlık içinde olduğumuz sorusu akıllara geliyor. Kesinlikle önce tedbir alınmalı sonra da tevekkülle herkes rahat normal hayatına dönmeli, dönebilmelidir.

Deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili uzmanlar çıkıp konuşuyor, açıklamalarda bulunuyor, değerlendirmeler yapıyor. Ancak özellikle deprem öncesinde dikkat edilmesi gereken sağlam yapılaşma ve kentsel dönüşüm konularında süreç hâlâ oldukça yavaş ilerliyor.

Özellikle İstanbul için, kapsamlı bir inşaat ve dönüşüm sürecinin başlatılması gerektiği açıktır. Yeni yapılan binaların zemin sağlamlığı ve kullanılan malzemenin kalitesiyle ilgili titiz çalışmaların, denetimlerin ve kontrollerin yapılması büyük önem taşımaktadır.

Sağlam zemin ve sağlam yapılar konusu, üzerinde en fazla durulması gereken hususların başında gelmelidir.

Çürük, güvensiz, çarpık ve kalitesiz yapılaşmaya kesinlikle müsamaha gösterilmemelidir.

Depremlerden söz etmişken, özellikle deprem anlarında haberleşme ağlarının yetersiz kalması da dikkat çekiyor. Bununla ilgili kesin ve kalıcı çözümler üretilmelidir. Her seferinde aynı sorun yaşanıyor; insanlar birbirlerine ulaşmakta, haberleşmede büyük sıkıntı çekiyor.

GSM operatörleri, böylesine kritik bir dönemde iletişim sağlama konusunda sınıfta kalmamalıdır.

Yaşadığımız her deprem, bize bir kez daha sorumluluklarımızı ve yapılması gerekenleri hatırlatıyor.

Biz de hatırlatılanların altını bir kez daha çizmiş olalım. Depremle yaşamayı öğrenmek, tevekkülün değil tedbirsizliğin gerekçesi olamaz.

Allah; cümlemizi bütün afet ve belalardan korusun, Gebze’de vefat eden vatandaşlarımıza rahmet eylesin, yakınlarına sabır ihsan buyursun.