Okullar okuyor mu?

Abone Ol

Bismihi Teâlâ

Etimoloji der ki;

okulu Fransızlardan almışız:

école.
Yani ithal etmişiz.
Cumhuriyet’le birlikte dile,

hayata,

tabelalara girmiş.
Osmanlı’nın rafine dilinde “maarif” vardı.
MEB bugün “Maarif Modeli” mesaisinde.
Belki bir tesadüf…

Belki bir arayış…
İnsan merak ediyor.

Sormadan edemiyor:
Bu model köke inmeye muktedir olacak mı diye?
Yoksa sadece kelimelerin tozlu raflarından nostalji mi topluyor?

“Maarif” hâlâ vakur duruyor.

Eyvallah!
Bir bilgelik hâli,

bir sükûnet taşıyor.

Buna hadi…
Ama “maarif” olmak,

sadece kelimenin kökünü bilmek değildir;
köklere köprü kurmak,

geçmişi geleceğe tercüme edebilmektir.
Bu da “Köklerden geleceğe öğretmen” prototipi ile olur.

Çünkü o öğretmen,
sadece ders anlatan değil,

yeni bir medeniyetin ilk cümlesini kurandır.
Maarif, sadece öğretmek değil;

bilginin kalbe ulaşmasıdır.

Tarih bunu gösterir:
Bir zamanlar Maarif Nezareti vardı.
Sonra Millî Eğitim Bakanlığı oldu.
Ad değişti,

fakat artta kalan “maarif”in azalan ruhu…

Maarif Mektepleri “okul” oldu.
Kelimeler sadeleşti, anlam nakıs kaldı.
Çünkü “maarif” bir sistem değil,

bir ruhtu.
Ve o ruh -yitik- hâlâ aranıyor.

“Karar verme,

problem çözme,

eleştirel düşünme” deniyor.
Hepsi üst düzey beceriler,

evet.
Ama bu becerilerin filizlenmesi için evvela zemin gerek:
Okumak.
Sadece öğrencilerin değil,

kurumların da okuması gerekir.
Kendi tarihini,

kendi halkını,

kendi kelimelerini okumak…
Okul, binasıyla değil,

hafızasıyla okul olur.

Bugün “Maarif Modeli” diyorsak,

o modelin ilk dersinde
“okuma bilinci” yazmalıdır.
Çünkü okumayan bir toplumun eğitim reformu;
kökü olmayan bir ağacı sulamaya benzer.
Yeşermez, yalnızca ıslanır.

Belki de asıl mesele şu:
Biz, eğitimi modernleştirirken manayı kaybettik.
Şimdi o anlamı yeniden bulma zamanı.
Belki “maarif” kelimesine dönmek,

sadece dilsel değil,
ruhsal bir geri dönüşün de adı olabilir.

Kalın sağlıcakla.