Yakın bir arkadaşımdan yıllar önce şöyle bir hikâye dinlemiştim. 90`lı yılların başında bulunduğu ilçeye yakın bir yerde Devlet ile PKK arasında çıkan çatışmada, akrabalarından biri de askerler tarafından öldürülüyor. Ailenin bütün uğraşılarına rağmen cenazeyi aileye vermeyen devlet, ilçe mezarlığında bir çukur kazıyor ve aileyi oraya yaklaştırmadan ailenin uzaktan ağlayışları arasında cenazeyi çukura atıyor. İki asker, kollarından ve bacaklarından tutarak ve galiz küfürler eşliğinde cenazeyi yıkamadan üzerindeki elbiselerle çukura atarken aileye yaklaşan PKK`nin yerel güçleri hemen propagandaya başlayarak o hassas andan istifade ediyorlar.
Aralarında arkadaşımın da olduğu bir grup genç, hemen orada dağa çıkmak üzere sözleşiyorlar. Arkadaşımın dediği gibi, karşısına Allah`ın bir lütfu olarak salih insanlar çıkıyor ve o dağa gitmiyor. Ama yakınlarından ve çevresinden onlarca yaşıtı dağa çıkarak PKK saflarına katılıyorlar.
Şemdinli Altınsu`da yaşanan işkence olayını okuyunca bu olay geldi aklıma. Nedense kendilerine Güvenlik Kuvveti denen kimi insanlar, köylülerin, vatandaşların PKK saflarına katılması için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. En acısı ise her seferinde yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Ya hiç soruşturma açılmıyor ya da göstermelik kimi yaptırımlar uygulanıyor. Bu olayda da aynısı yaşandı. İşkence olayının kamuoyuna yansımasıyla açıklama yapan, Hakkâri Valiliği, var olan görüntüler ve şahitlerin ifadelerine rağmen olayı yalanladı ve propaganda olarak lanse etme yolunu tercih etti.
Daha sonra ise, kamuoyuyla alay edercesine olaydan sorumlu olduğu söylenen bir polisin görevden uzaklaştırıldığı açıklandı. Yüzlerce insanı köy meydanına toplayıp kadın-erkek hatta çocuk demeden sadece bir polis mi dövüp darp etti. İşte bu la Yus`el yani devlet görevlilerinin sorgulanamaz oluşlarıdır insanları başka hak arayışları çabasına iten.
Daha vahimi ise; işkenceye maruz kalan insanlar, haklarını mahkemelerde aramak için, darp raporu almak üzere doktora başvurunca yaşanıyor. Doktor, rapor vermek yerine karakolu arayarak köylülerin, rapor almak üzere kendisine başvurduklarını belirterek köylülerin tekrardan gözaltına alınmasına vesile oluyor. En vahimi ise bu doktor halen görevde…
Peki, bu insanlar, Devlet`in polisinden işkence görüp Devlet`in doktorunca da hakarete uğruyorlarsa ve mahkemeler nezdinde haklarını aramalarına bile engel olunuyorsa ne yapmalıdırlar acaba? Nereye gitmeli ve haklarını nasıl aramalıdırlar acaba? Kendi adaletlerini mi sağlamalıdırlar yoksa intikam için başka güçlere mi katılmalıdırlar?
Unutmayın ki bu insanların yaraları daha iyileşmedi ve bu yarayı deşmek isteyecek güçler de hazır kıta bekliyorlar.
Her ne kadar camia olarak bize uğramasa da ‘Yeni Türkiye` denen bir yerden bahsediliyor. Aslında kulağa hoş geliyor bu kavram ama nedense ülkenin her yerine ve kesimine uğramıyor bu Yeni Türkiye.
Tıpkı Mustazaflara ve Şemdinli`ye uğramadığı gibi. Yoksa yanlış mı duyduk biz? Eski tas eski hamam ya da eski polis eski jop mu Yeni Türkiye dedikleri şey?