Mübarek Ramazan ayının ilk demlerini idrak ettiğimiz bu günlerde hayır ve bereket kapılarının açıldığına şahitlik ediyoruz. Öyleki sair zamanların hilafına amellerin 10 hatta 100 misliyle mükafatlandırıldığı ve kapısı açık olan şol Cennete giden yolların otoban haline geldiği mübarek bir ayın ilk günlerindeyiz.
Hadis`şn beyanıyla ‘Başı Rahmet` dönememindeyiz. Biz rahmet gösterirsek eğer ardından ‘Mağfiret` gelecek. Mağfiret gelince de Cehennemden kurtuluş da ona eşlik edecek inşaallah.
O yüzden gelin hep beraber bir merhamet kıssasına kulak verelim.
“Evin birinden dışarıya feryad figanlar yükselmektedir. Çünkü evin merhabetli sahibi can çekişmektedir. İçeride ailesi ve yakınları dışarıda ise şehrin gurebası ağlayıp ağıtlar yakmaktadır.
Tüm bunlar olurken Salih zatın mütebessim bir eda ve huyur ile;
--“Keşke tam olsaydı.” Dediğini duyarlar. Kimse anlam veremez, sorarlar ama adamın cevap verecek hali yoktur. Sadece yeniden yüzünün aydınlandığını, yeniden tebessüm edip
--“Keşke uzun olsaydı.” Dediğini duyar ve merak ederler. Daha, ne dedin, demeye fırsat kalmadan adam tekrar tebessüm eder ve
--“Keşke yeni olsaydı” Diye hafifçe seslenir. Çevresindekiler, acaba vasiyette mi bulunuyor diye anlamaya çalışırken, o zat bir kez daha ışıl ışıl yüzüyle seslenir.
--“Keşke ağır olsaydı” Bu söz, o zatın son sözü olur.
Herkes bu cümlelerin ne anlama geldiğini merak ederken yakın akrabalarından biri bir gece o zatı rüyasında görüp sorar. Zat ona şu şekilde açıklar.
“Fakirin biri bir zamanlar benden ekmek istemişti, ben de elimdeki ekmeği ikiye bölüp yarısını ona vermiştim. Sekaratta iken, o yarım ekmeğin mükafatı bana gösterilince “Keşke tam olsaydı” keşke o ekmeğin hepsini o fakire verseydim diye iç geçirdim.
Kör bir Müslüman bir kıyıya gelmiş ve “yok mu beni karşıya geçirecek” diye nida ediyordu. Ben hemen gidip onu karşıya geçirdim. İşte o kısa mesafenin mükafatı o an bana gösterilince dayanamayıp “Keşke uzun olsaydı” dedim.
Soğuk bir kış günüydü, fakirin biri kapımı çalıp benden üzerine giyebileceği bir şey istemişti. Ben üzerimdeki yeni paltoya kıyamadım. Evde bulunan eski paltomu getirip o fakire verdim. İşte o eski paltonun Allah katındaki kıymeti bana gösterilince, neden yenisini vermedim ki, diye hayıflanıp “Keşke yeni olsaydı.” diye iç geçirdim.
Yine bir zamanlar, adamın biri ağır bir yük taşıyordu. Ben bu ağır yükü taşımasında o adama yardım ettiydim. O yardımım da Allah İndinde karşılıksız kalmamış. Onun sevabı da bana gösterildi. Azıcık bir işe koca sevap. İşte onu görünce o yükün daha ağır olması durumunda benim sevabımın da büyük olacağını tahayyül edip “Keşke ağır olsaydı” dedim”
Selam ve dua ile...