Seni biz Mısır, Yusuf’tan biliriz
Musa’dan ve dahi Harun’dan
Nil kadar uzun acılardan
Ve piramitler kadar zalim darağaçlarından.
Uzağı ve yakınıyla tarihin her sayfasından…
El Benna’dan, Udeh ve Kutup’tan... Yusuflardan, Yusufi şehitlerden…
Allah’tan başka ilah yoktur deyip Aslan kesilen Halid el İslambuli’den…
Sayfa sayfa akan direniş önderlerinden,
Yusufi Şehid Muhammed Mursi’den…
Hücre hücre büyüyen ölüm tecridinden
Ve demir duvarları aşan mazlum bir Şehid ruhundan…
Katar katar göçe durmuş yeşil kuşlar cennetten…
Yalnızlık kadar sessiz Ümmet beldesinden
Yavaş yavaş ölüme inat
Pay kapmak için Muhammed’den, Mursi’den
Bize yine namaz düştü boş musalla gerisinde
Biz miydik yoksa utancımız mıydı tabutsuz ve kefensiz yatan
Şu gıyabi musallada…
Yorulduk Musa beklemekten saraylar göbeğinden
Kısık seslerimiz titredi Kızıl Deniz gerisinden
Nerede asa diye yırtınıp tepinmekten
Unuttuk Harun’u istemeyi âlemlerin Rabbinden…
Kapıverdi kıyısında Nil’in, sırtlanlar aslanlarımızı…
Sözde mahkemelerin satılmış kuklaları
Kırarken kan dolu kalemleri Haman misali!
Dili tutuldu Nil’in, Asanın ve yarılmayan Kızıl Deniz’in…
Suskunluk mu bizi zehirleyen yoksa biz miyiz suskunluğa sığınan
Nil mi uzun olan yoksa bağları mı dizlerimizin acizce çözülen
Her piramide bin Firavun düşerken, nerede Musalar, nerede Şuayb nerede Medyen
Doğurmaz mı artık analar yiğit evlatlar ki; küfrü vuracak can evinden
Zindan kadar eski, tarihi zulmün ve zalimin
Bağrında yiğit erlerin
Ve zaman kadar kadim direnişi
Zindanları vatan yapan Mursi gibi şehidlerin…
Bahar kokulu Cennetler kılınsın sana vatan
Yürüsün Mısır, yürüsün Ümmet İhvan gibi yolundan
Bir sur gibi kükresin şehadetin şafağa hasret şu ümmete
Rahmet taşısın sana bereketli Nil, Rahmandan Cennet misali kabrine…
Selam sana ey Yusufi Şehid selamlar sana ey yiğit…
Selam sana ey Muhammed selamlar sana ey Mursi