Dünya gündemi ve ülke gündemi çok hızla değişiyor…
Haftada bir yazınca bazen ‘Hangi konuyu yazayım?’ ikilemi ortaya çıkıyor. Birkaç konu güncel olarak öne çıkabiliyor. Ama dünyada uluslararası ve ulusal bağlamda çok hızlı değişen tüm gündemlere rağmen değişmeyen tek gündem var. O da şudur:
Her gündem kendi içinde bir şekilde ‘hakla batıl kavgası, iyilerle kötülerin mücadelesi, mazlum ve zalim karşıtlığı, ahlaklı ve ahlaksız çatışması’ barındırmaktadır.
Gelin, bu çerçevede son zamanların en çok öne çıkan olaylarına bakalım!
ABD Senato meclisinde, öyle bir mizansen sergilendi ki…
İnsanlığın gözü önünde işlenen vahşet ve tahammülü aşan katliamların asıl müsebbipleri büyük şeytan Amerika ve küçük şeytan itrail haklı(!) ve masum(!) rolünü ustalıkla oynadılar. Netanyahu ve Biden’in elinden oluk oluk mazlum kanı akarken Batı’nın kokuşmuş aklı domuz tiynetli senatoların eliyle ayakta alkışlandı.
Bu Firavun’ların Musa’lara olan tahammülsüzlüğü ve saraylarının çatırdama korkusundan başka bir şey değildir?
Batı, iki asırdır özellikle Fransa/Paris üzerinden kendini ‘çağdaşlık, medeniyet, modern standartlar, özgürlük, moda, edebiyat’ üzerinden pazarladı. Maalesef, günaha ve Allah’a isyana çağrının ayak sesleri/provası olan bu pazarlık tuttu. Kötülere ve kötülüğe teşne olanlara diyeceğimiz yok! Onlar zaten, vela(dostluk) olarak saflarını belli ettiler ve belli edecekler de… Nice iyi ve saf niyetli kişi, yapı ve devletin bu zokayı yemesi insanın ağırına gidiyor.
İnsanları eğlence, spor, kadın, zevk ve imkânla oyalama noktasında zirve yaşayan Fransa özelinde Batı son olimpiyatlarla adeta ahlakı dava edinen insanlara lisan-ı hal ile ‘Olimpiyatmış, spormuş, uluslararası etkileşimlermiş geçin bunları bizim tek derdimiz bir neferiniz kalıncaya kadar sizi köklerinizden, inancınızdan ve ahlakınızdan sıyırıp kendimiz gibi maymun iştahlılara dönüştürmektir. Olimpiyatı LGBTİ’li sapıklar ve sapkınlıklara propaganda yapmayacaktık da ne yapacaktık?’ demeye getirdi.
Bu arada VAKKO’nun Yahudi hilesiyle Türkiyeli futbolculara itrail’in rengini çağrıştıran formalar giydirmesi de bu batıl aklın düşünülmüş bir tarafıydı.
Bütün bunlar Lut’un sapık kavmi misali âlemlerden daha önce kimsenin yapmadığı bir sapıklığı hak sayma girişiminden başka bir şeyle izah edilebilir mi?
Beşar ESAD’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve HÜDA PAR dâhil İslami birçok ismi ve yapıyı terörü finansa eden yapılar arasında zikretmesi,
Suriye’de ilk önce birbiriyle çatıştırılıp kadim şehirleri insansız ve inşasız hale getiren PKK ve DAİŞ’li teröristlerin MOSSAD eliyle Gazze’deki mazlumların üzerine paramiliter katil olarak salıverilmesi,
Türkiye’de DEM’in ‘havuz, park, bar ve açık alanlar’ üzerinden topluma dayatmak istediği cinsiyetsiz çirkefliğinin üzerinden bir halka iftira edercesine ‘örf, yaşam şekli ve giyim tercihi’ savunmalarının arkasına sığınması,
Gazze cihadında direniş cephesinin yanında yer alan Yemen Ensarullah’ı, Lübnan Hizbullah’ı ve diğer destekçilerin kör ve sağır bir mezhepçilik ve milliyetçilik savunusu içinde yok sayılması, görülmek istenmemesi ve gözlerden uzak tutulması,
Batıl ve ahlaksızlık cephesinin aynı kaynaktan çıkmış ve ustalıklı hileli planlarından başkası olabilir mi?
Şu ayet tefekkür nazarıyla okunursa meram anlaşılacaktır:
“Bu kez, mustazaflar müstekbirlere: ‘Hiç de öyle değil! Gece gündüz işiniz gücünüz hilekârlıktı. Allah’ı inkâr etmemiz ve O’na ortaklar koşmamız için bize baskı üstüne baskı yapıyordunuz.’ diyecekler. Kendilerini bekleyen azabı gördüklerindeyse artık tartışmayı bırakacaklar, içlerine çöken pişmanlık acısı bir kor gibi yüreklerini yakıp kavuracak! Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirip hepsini aşağılık bir halde cehenneme sürükleyeceğiz. Onlar, başka değil, sadece günahlarının cezasını çekecekler!” (Sebe, 33)