Gazze’li yaşlı adam “Müslümanlar, şu anda bizi izliyorsunuz, vallahi yarın da biz sizi cehennem ateşinde izleyeceğiz” diyor. Eyvahlar olsun!!! Bu sözleri duyup hâlâ kıpırdamayanlara yazıklar olsun.
Katliamdan kurtulan küçük kız çocuğunun “Allah’a söyleyeceğim tek şey, sizleri ne bu dünyada ne ahirette affetmesin” sözleri hem içimizi yakıyor hem de korkutuyor. Çünkü, mazlumun duası ile Yüce Allah’ın arasında perde yoktur.
Biz ne yapıyoruz? Ne yazık ki sadece izlemekle yetiniyoruz.
Açlığa mahkûm edilen ve yerlerinden sürülen Gazze halkı direniyor. 2 milyon insan yer değiştirmek zorunda kaldı fakat gittikleri yerlerden de sürülüyorlar. Gidecek yer kalmadı.
Ülkeler seyirci insanların kaçışlarını seyrediyorlar. Acılar içinde feryat eden kadınlar, çaresizlik bütün çehresini sarmış babalar, aileler yerlerinden sürülürken, göç edenlerin video ve resimleri, paramparça olmuş masum çocukların kanlı bedenleri!!! Dünya çocukları koruyamıyor. Sadece kınama mesajları yayımlanıyor.
Enkazların arasında hayatta kalma mücadelesi veren, direnen bir halk...
Tam 75 yıldır hep aynı acı, aynı zulüm, aynı barbarlık... Katliam, vahşet, soykırım, açlık, ilaçsızlık yaşanırken, birileri çıksa da siyonistlere dur dese diye bekliyoruz.
Neden dünya Müslümanları bir araya gelip dur demiyor bu zulme? Neyi bekliyor Müslümanlar? Gerçi Gazze’de yaşananlar sadece Müslümanları değil bütün insanlığı ilgilendiriyor, bu bir insanlık sorunudur.
Orada şehit olan masumların vebalini nasıl verecek insanlık?
Açlığa ve yokluğa terk edilenlerin hesabı nasıl verilecek?
Müslümanları Allah’a şikayet edeceğim diyenlerin hesabını nasıl verecek Müslümanlar?
"Allah’a söyleyeceğim, Müslümanları hem bu dünyada hem de öteki dünyada affetmesin." Diyen küçük kızın bedduasından, nasıl korunup hesap vereceğiz?
Bir yandan Allah’a vereceğimiz hesabın ağırlığını düşünelim, diğer yandan bunca vahşet ve soykırıma rağmen tüm bunları görmezden gelip siyonistleri aklama çabasına girmiş olanların bunu neden yaptıklarını düşünelim.
Eşi, benzeri görülmemiş bir soykırım yaşanıyor, tüm dünya halkları ayaklanmış ama birileri siyonistlerin avukatlığına soyunuyor. Bu ne ya?
Diğer yandan ise yaşanan bu vahşeti normalleştirme hatta unutturma çabası içinde.
Spor müsabakaları ile, olimpiyatlar ile insanları ekranlara kilitleyip odak noktalarını değiştirme çabası var. Açıkçası bu akıl tutulmasıdır.
İslam ülkelerinin özgür liderleri başta olmak üzere, vicdan sahibi ülke liderleri bir araya gelip, bu akıl tutulmasına karşı çözüm üretmeli. Bu vahşete dur diyebilecek bir irade ortaya konmalı. Her geçen gün aleyhimize, yarın geç olabilir.
Yaşanan bunca zulme, bir halkın yok edilişine seyirci kalınmamalı. Bu zulme seyirci kalındıkça hem dünyada hem de ahirette büyük hüsranların yaşanacağı bilinmelidir.
Gazze halkı destansı bir direniş sergiliyor. Onlar imanın zirvesini yaşıyor. Açlığa, sürgüne, her türlü zulme rağmen direniyorlar.
Gazze halkının destansı direnişi, Türkiye'ye, diğer vicdan sahibi devletlere ve uluslararası kamuoyuna cesaret vermeli. Bir avuç mücahit kahraman, tüm dünyanın gücünü arkasına alan Siyonist şer şebekesine karşı 10 ayı aşkındır direniyor. Bu direnişe destek olmak devletlerin, halkların ve bizlerin boynunun borcu olmalı. Borcumuzu ödemez isek, yani bu vahşeti ve soykırımı durduramazsak, büyük tehlikeler bizleri bekliyor olacak.
Küfür devam eder, ancak zulüm devam etmez, kaidesince biz sorumluluklarımızı yerine getirmez isek tarihin karanlık sayfalarında yerimizi almış olacağız.
Gazze, Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin'in her karış toprağı mutlaka özgürlüğüne kavuşacak. Biz bu özgürlük mücadelesinin neresinde duruyoruz?
Bunu düşünelim derim.