Yine Gazze...
Bitmeyen acı...
Dinmeyen sızı Gazze...
Gazze olaylarının üzerinden 8 ay geçti. Dile kolay koskoca 8 ay!
Ama acılar hâlâ dinmedi. Bu süre zarfında 15 binin üzerinde çocuk, 10 binin üzerinde kadın hayatını kaybetti. Bugüne kadar 40 binin üzerinde masum insan şehit edildi.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi,18 yaşın altındaki her bireyin çocuk olduğunu söylüyor. Her çocuğun temel hakkı yaşamaktır, herkesin ilk görevi de çocukların hayatını korumaktır, diyor sözleşme. Devamında, “hiç kimse, çocuklara karşı olan sorumluluklarını onlara zarar verecek şekilde kullanamaz” diyor, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi.
Bu sözleşmeye kaç ülke imza atmış biliyor musunuz? 196 ülke, Türkiye de dahil.
Ne yazık ki Gazzeli çocuklara haklarını teslim etmiyoruz!!!
Yine ne yazık ki bu sözleşmeler sadece kâğıt üzerinde kalıyor!
Bu sözleşmelere, yasalara rağmen çocuklar hâlâ öldürülüyor ve tek sığınakları anne-babalarının hayatlarını kaybetmelerine tanık oluyorlar.
Çocukların, Siyonist saldırılar neticesinde hayattan nasıl koparıldıkları gerçeği gözlerimizin önünde duruyor.
Çocuklar fıtri olarak günahsız, iyiliklerle, güzelliklerle donatılmış masum, tertemiz varlıklardır. Masum çocukların, zalim, gaddar, kan emici, kendilerine insan diyen azgın güruh tarafından aç, susuz bırakılmaları, anne ve babalarından koparılıp yapayalnız bırakılmaları... Zulmün insanlık tarihinde zirveye ulaştığının göstergesi.
75 yıldır Filistin’de, 15 yıla yakın bir zamandır Gazze’de yapılan katliamların en çok zarar görenleri, etkilenenleri masum çocuklardır.
İnsanlığa sesini duyuramamak...
Müslüman idarecilerin gözleri önünde ölüme terk edilmek!!!
“Her çocuk ayırım yapmaksızın aynı haklara sahiptir” diyor Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi. Demek ki bu maddeler tüm çocukları değil bazı çocukları kapsıyor. Gazze’de yaşananlarla birlikte bunu da öğrendik.
Artık masum çocukların hayatlarını kaybetmemesi için bir şeyler yapılmalı. Orada hayatını kaybeden çocuklardan herkes, hepimiz mesulüz.
İtiraf niteliğinde bir belge, Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Güney Afrika’nın Siyonist işgal rejimi aleyhine talep ettiği yeni tedbirlere ilişkin kararını açıkladı. UAD, işgal ordusunun Refah'a yönelik saldırılarının derhal sonlandırılmasına ve Refah sınır kapısının açılarak insani koridorun açılmasına karar verdi. Buna rağmen Siyonistler Gazze’den çekilmiyorsa, vahşet ve soykırıma devam ediyorsa İslâm ümmetinin ayaklanması, buna dur demesi, tüm bu vahşeti durdurmanın bir hâl çaresine bakması kaçınılmazdır.
Gazze halkı Refah’ta insanlıktan ümidini kesmiş, katil Siyonistlerin vahşi saldırıları altında ölümü bekliyorlar. Ama ümitlerini kaybetmiş değiller. Direniyorlar. Tek dayanakları olan Cenab-ı Hakka dayanarak, İnsanlık ailesinden, özellikle İslâm âleminden ümitlerini keserek.
Siyonistlerin Refah’a yaptıkları saldırılar, kapının kapatılması, insanlığın utanç vesikası olarak tarihe geçecektir.
Dünyada farklı ülkelerden vicdan ehli insanların artık tahammül edemeyip tepki vermeleri, öğrencilerin, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının, sivil halkın ayaklanması... Hiçbir şey, verilen hiçbir tepki, Siyonistleri durdurmaya yetmiyor. Kana ve zulme doymayan Siyonistler dur durak bilmiyor. Refah’a sığınan Filistinlileri katletmeye devam ediyorlar.
Gidecek başka bir yeri olmayan halk, salgın hastalıklar ve kıtlıkla boğuşuyor. Acil ihtiyaçların karşılanabilmesi için, insani yardımın Gazze’nin mazlumlarına ulaşabilmesi için Refah sınır kapısı açılmalıdır.
Uluslararası Adalet divanının vermiş olduğu son kararla birlikte Siyonist işgal rejimi dünyada yalnızlaştı. Tüm yalnızlığına rağmen, emperyalist ülkelerin verdiği destekle Siyonistler büyük bir güç zehirlenmesini yaşıyor.
Bir avuç mücahit bütün zorluklara rağmen büyük bir mücadele vererek, Gazze'de güç zehirlenmesi yaşayan bu barbar Siyonistlere ağır darbeler vuruyorlar. Uyanın ey ümmeti Muhammed, şimdi uyanma vaktidir. Şimdi değilse ne zaman?
Uyanın artık!
Gazze, ümmetin vahdeti için bekliyor.