Rahmet, mağfiret ve on bir ayın sultanı Ramazan geldi. Bu akşam ilk teravihler kılınacak, bu gece sahura kalkılacak. Maddi ve manevi kirlerden arınma imkânı bulacağımız bir atmosfere giriyoruz. Rabbim şimdiden tutacağımız oruçları, yapacağımız hayır, hasenatları, ibadetleri katında en güzel şekilde kabul etsin.
Af ve mağfiretin bol olduğu bir zaman dilimi. Evet bu gece sahura kalkacağız. Herkeste bir telaş bir koşuşturma! Sahura bir hazırlık var. Eh, gün boyu aç kalacağız ya! Ondandır bu hazırlık. Ne tuhaf değil mi? Sahurda yiyoruz, iftarda yiyoruz ama yine insanlarda bir telaş! Sanki bir öğün yemeyince açlıktan ölçekmişiz gibi.
Gazze’de insanlar beş aydır en acımasız hâliyle açlığı, susuzluğu her türlü yokluğu yaşıyor. Ne istersin diye soran muhabire küçük çocuğun, ‘ekmek, beyaz ekmek isterim demesi!’
Biz tazecik sıcacık ekmeğimizi yiyelim, aman ha yarın oruçlu olacağız ya! Tıka basa karnımızı doyuralım. Allah muhafaza ya açlıktan ölürsek!
Oysa Ramazan nedir? Ramazan empati yapmaktır.
Gazze’nin açlığını, susuzluğunu, yokluğunu, acılarını anlamaktır.
Gazze’de kıtlık ile yok edilmek istenen insanları anlamaktır.
Açlıktan ölen çocukların, annelerin, bebeklerin acısını anlamak ve duyarsız kalmamaktır.
Gazze’de çocuğu açlıktan kıvranırken hiç bir şey yapamayan anneleri anlamaktır.
Ramazan Gazze’yi özümsemektir. Gaddar ve zalim olanlara karşı dik durmak ve mazlumların yanında olmaktır.
Bu Ramazan diğer Ramazan aylarından çok farklı bir Ramazan olacak.
Bizler iftar vakitlerinde ezanın okunmasına kaç dakika kaldığının telaşına ve bekleyişine düşerken, sofralarımızın başında sıcacık yemeklerimizi yemek için sabırsızlanırken Gazze’de durumlar nasıl olacak hiç düşündük mü?
Gazze’de kardeşlerimizin iftar açacak suyu, iftarda yiyecek bir lokma ekmeleri bile olmayacak. İnsanlık adına ne acı, ne utanç verici bir tablo!!!
Oysa “Müslümanların dertleriyle dertlenmeyen bizden değildir” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Ne oldu, neden bu hadisin gereklerini yerine getirmiyor, bu insanlık ayıbını yaşıyoruz. Gazze’nin bu halini görünce, insanlığımızdan utanıyor, kardeşliğimizin ve Müslümanlığımızın sorumluluklarını yerine getirmemenin ayıbını yaşıyoruz. Gazze’yi anlamak yetmiyor… Gazze’ye ulaşmak da lazım.
Oruç belli bir süre aç kalmaktan ibaret değildir. Oruç aç olanları anlamaktır. Oruç yokluğu anlamaktır. Oruç Allah’a teslim olmaktır. Oruç Allah’a itaat etmektir. Oruç kulluğunun farkına ve lezzetine varmaktır. Oruç insanları düşünmeye tefekküre sevk eder. Belki böylelikle Gazze’de açlıktan ölüme terk edilen mazlumları düşünür, hâllerini anlarız. Şayet hallerini anladıysak onlara ulaşmak, onlara dokunmak, onlara yardımcı olmak için bir yol arayalım, şayet içimizde insanlık namına kırıntılar kaldıysa. Gazze’de insanlar açlıkla mücadele ediyor!!! Bizde ise akşam iftara ne pişirsem derdi!
Boğazımıza düğümleniyor lokmalar, yutkunamıyoruz, nefes alamıyoruz! Gazze’de yeni doğmuş bebekler dâhi açlıktan ölürken aynada yüzümüze bakmaya utanıyoruz. Çocuklarımızın bu yemek çok lezzetli olmuş sözlerini bile duymaya mecalimiz kalmadı. Sanki buna hakları yokmuş gibi hissediyoruz.
Gazze’de temel gıda ürünleri tükendi. Dünyanın gözleri önünde Gazze halkı kıtlıkla ve açlıkla mücadele ediyor. Hayatta kalabilmek için buldukları hayvan yemlerine mecbur bırakıldılar. Ama ellerinde olan hayvan yemleri de tükendi. Ve dünya hala suskun! Geldiğimiz nokta, orada ölümleri ve soykırım şekillerini konuşuyoruz. Yoğun bombardıman, yoğun saldırı, fosfor bombaları derken şimdi de açlık!!! Konuşulan bu. Gazze halkının ölüm şekli... İnsanlığın bittiği, tükendiği yerdeyiz. Orda yaşananlara suskun ve seyirci kalanların insanım demeye hakkı yok!
Modern çağın sözde adalet, eşitlik, kardeşlik söylemi iflas etti. Gazze modern çağın vicdansız ve merhametsiz yüzünü ortaya çıkardı. Gazze’de yaşananları anlatmaya kelimeler kifayetsiz kaldı. Dünya istikbarı tüm teknolojik silahlarını test alanına dönüştürdüğü Gazze’de, insanlar sadece ağır silahlarla katledilmiyor. Gazze’de artık siyonistlerin "aç bırakma politikası" devreye sokuldu. Bunun neticesinde Gazze halkı açlık ve kıtlıkla ölüme terk ediliyor. Hâlâ suskunluğunu koruyacak mısın ey insanlık?
Gazze’ye ulaşmak, Gazze’ye çare olmak, Gazze’ye kardeş olmak ve kardeşliğin hukukunu yerine getirmek mecburiyetimiz var. Yoksa vay halimize, yazıklar olsun bizlere! Yazıklar olsun bu ümmete! Yazıklar olsun Müslüman devletlere!