Sema Yarar

Gazze’den Özür Dileyerek...

24.12.2023 01:00:00 / Sema Yarar

Gazze’de yaşanan soykırım sürekli gündemimizde olmalı,  Filistin, Gazze ve Kudüs özgür olana kadar hiçbir zaman gündemimizden çıkarmayacağız.

Bizler Gazze’ye yoğunlaşınca bakıyorum içerde de bazı siyonist zihniyetler, diziler, TV programları, filmlerle aile kurumumuza ve maneviyatımıza saldırıyorlar.

Bu yüzden Gazze’den özür dileyerek bu haftaki yazımı TV programlarının çirkefliğinin son bulması ve aile kurumunun korunmasına ayırıyorum.

Malumunuz bizde çok güzel bir gelenek vardı. Bir mahallede birinin evinde taziyesi varsa mahalle sakinleri düğünlerini erteler televizyonlarını açmaz, komşunun yasına ortak olurlardı. Bir de bu yas ve taziye ailenin bireylerinden birinin veyahut yakın akrabanın ise aylarca düğün ve dernekler yapılmazdı.

Kıssadan hisse…

Bizler insanlık ailesinin bir ferdiyiz. Bugün insanlık ailesi katlediliyor Gazze’de büyük bir soykırım yaşanıyor ve bu yaşanan soykırıma rağmen televizyon programları kendilerine çeki düzen vermek bir yana daha fazla ifsat etme yoluna başvuruyorlar.

Nedir bu çektiğimiz dizilerden, filmlerden, gündüz kuşağı programlarından?

Son bir kaç gündür yayınlanan bir dizi halkımızın sinir uçlarına dokundu. Bu kaçıncı?

Gerçi hiç bitmedi ki yenisi başlasın. Filmler, diziler, gündüz kuşağı programları... Herkesin gündeminde ve çok konuşuldu. Ben de bir kaç kelam etmek istedim bu konuda.

Yüz yıllardır toplumumuzu ayakta tutan değerlerimizin bugün, basit dizilerle ayaklar altına alınmasına şahit oluşumuz ilk değil, ama son olmasını diliyorum.

İslami değerlerimizi aşağılayan, toplumumuzu kin ve nefretle ayrıştıran böylesi dizilerin yayınlanmasına müsaade edilmemesi gerekirken, RTÜK’ün sessiz kalmasını deve kuşu misali kafasını kuma gömmesini, şaşkınlık ve hayretler içerisinde izliyorum.

Bugün Gazze’de şanlı bir direniş sergilenirken, sabrın ne demek olduğunu, acının, gözyaşının, ne demek olduğunu, canlarıyla, kanlarıyla, destansı bir duruşla bizlere tebliğ ederken...

Bize hayatın ne demek olduğunu, yaşamanın ne demek olduğunu öğretirken...

Açlığı, susuzluğu, yalnızlığı öğretirken...

Bir öğretmen gibi...

Ülkemizde böylesi yayınların olması bizim için utanç olarak yeter sanırım.

Değerlerimiz yerle bir ediliyor!

Bununla birlikte şiddet de işleniyor hem de çocuğa şiddet!!!

Şiddet işlenerek adeta zihinlere kazınıyor. Fiziksel şiddet ve psikolojik şiddet... İslam’da yeri olmadığı halde bu şiddeti İslam’a ve Müslüman camialara mal etmek! Hem de Müslüman camiaları hedef göstererek bunu yapmak! Yazık çok yazık!

Şiddeti görsel olarak işleyin sonra da şiddetle mücadele ediyoruz naraları atın! Öyle mi?

Böyle olmamalı. Şiddet içerikli karelere son verilmeli.

Kendilerini sanatçı, yönetmen ve senarist sanan bu güruh ne yapmak istiyor?

Hem değerlerimizi aşağılamak hem de şiddeti tetiklemek...

Yetmedi mi bu halkın bu kadar horlanması, aşağılanması, değerlerinin ayaklar altına alınması?

Bedenleri, zihinleri işgal eden, Batı’nın dayattığı algı, bıraktığı izler ne yazık ki dizileri, filmleri esir almış.

Toplumu bunlar üzerinden kaosa doğru sürüklemeye çalışıyorlar.

Gündüz kuşağı programları ise dizilerin ötesinde çirkinlikler sergiliyorlar. Ne yazık ki görülmeyen, duyulmayan şeyler bile bu programlarda en ince detayına kadar, çarşaf çarşaf sergileniyor. Ne yazık ki toplumumuz böylesi çirkin şeylere maruz bırakılıyor.

Şu ana kadar sergilenen ve izletilen dizi ve programlarla bunlar neyi hedefliyorlar? Sorusunun cevabı ortada.

Bunlar değerlerimizle uyuşmayan ve normal karşılanmayan ahlaksızlıkları normalleştirmeyi hedefliyorlar! Hem de RTÜK’ün vereceği para cezalarına aldırış etmeden. Çünkü ifsat etme projesi için milyonlarca lira finans sağlanıyor.

Toplumumuz öyle bir hâle geldi ki, ahlaksızlığın pik yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Ahlaksızlığın dozu arttıkça boyutları da sınırı aştı.

Her geçen gün çürümüşlüğe, yok oluşa doğru hızla ilerliyoruz. Kültürel gerçekliğimizden uzaklaştıkça, hayatımıza aldığımız kirli algılar ve kavramlarla kendi atalarımıza, değerlerimize düşman olduk ve bu değerlerle savaşır hale geldik. Hayatı kendi değerlerimiz ile tanımlayamıyoruz.

Hükümetin göreve getirdiği RTÜK’ün denetlemesi gerekmez mi?

RTÜK ise büyük bir sessizliğe gömülmüş. Verilen tepkilere, atılan çığlıklara kulaklarını tıkamış.

Umarım bir an önce uyuduğu derin uykusundan uyanır da çok geç olmadan gereken müdahaleyi yapar. Aksi halde toplum olarak her geçen gün uzaklaştığımız, uzaktan da olsa bildiğimiz değerlerimizin izleri bile kalmayacak.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar