İki ayı aşkın bir zamandır Siyonist vahşet hâlâ devam ediyor.
Ve katliamlarına ilk günkü gibi acımasızca, zalimce hiçbir kural, kaide tanımadan...
Atılan bombalar, yaşanan vahşet neticesinde yüzleri, gözleri kan revan içinde, titrek bedenleri ile yüreklerimizi dağlayan o masum yavruların hâli insan olan, insanlıktan nasibini almış olan kimselerin tahammül edecekleri bir şey değildir.
Ama artık insanlığın dahi bittiği bir yerdeyiz sanırım. Koskoca iki ay geçti ama oradaki vahşet ve katliamlar hâlâ ilk günkü gibi aralıksız ve en acımasız hâliyle devam ediyor.
Halklar tepkili, siyonist vahşete karşı meydanlara akın ediyorlar, boykotlar yapıyorlar kendi devlet liderlerinden bu soykırımı ve vahşeti durdurmalarını bağıra bağıra talep ediyorlar. Ancak uluslararası aktörlerin sanırım hem vicdanları öldü hem de insanlıkları.
Tüm bu gelişmelerle birlikte Gazze halkı küçüğünden büyüğüne kadar müthiş bir cesaret örneği, müthiş bir teslimiyet, görülmemiş bir metanet sergiliyor. Düşünün evladını kaybediyor, büyük bir teslimiyet ile tevekkül ediyor, hamd ediyor ve büyük bir sabır örneği sergileyerek yüreği acıya acıya toprağın kucağına veriyor.
Küçücük çocuklar anne, babalarını, kardeşlerini kaybediyorlar, birçoğu hayatta yapayalnız kalmış ve ölümün, şehadetin onu da bulmasını bekliyor...
Büyük bir sabır ve büyük bir cesaretle... Korkmadan cesurca...
Her ne kadar atılan bombalarla titreyen bedenlerine söz geçiremezlerse de o ölüme meydan okuyuşları var ya, işte siyonist’in içine korku salan bu.
Ne müthiş bir şey...
Haklılar, haklı olmanın, bununla birlikte imanın verdiği bir cesaret...
İman, tevekkül, cihat, şehadet... Bunları anlatmaya, tebliğ etmeye ihtiyaç yok. Zaten uygulamalı olarak ve yaşayarak gösteriyorlar tüm dünyaya... Gören gözlere, işiten kulaklara...
Gazze’nin destansı mücadelesi ve direnişi dünyanın dört bir yanında İslam’a olan ilgiyi müthiş bir şekilde arttırdı.
“Allah’ın hakkımızda takdir buyurduğu şeylere razıyız, asla ümitsiz değiliz, asla O’nun takdirine itiraz etmeyiz.” diyorlar.
Ne büyük bir teslimiyet ne muazzam bir tevekkül... Sabır, sebat ve Allah’ın takdirine rıza gösteren direnişi ile dirilişe vesile olan Gazze’nin mazlumlarına İslam ümmeti çok şey borçludur. Çünkü Kudüs ümmetin ortak meselesidir ve onlar Kudüs’ü canları pahasına savunuyorlar. Ümmetin izzetini muhafaza ediyorlar.
Onlar yalnızca Allah’a dayanıp güveniyorlar, bir tek ondan yardım bekliyorlar. Ne yazık ki İslam dünyası onları bu büyük mücadelede yalnız bıraktı.
Gazze’nin her tarafı enkaz yığını haline geldi. Yerleşim yerlerinin neredeyse tamamı enkaza döndü... O enkazların altında kim bilir nice yiğitler, analar, bebeler yatıyor... Çocukların katledildiği bir dünya...
Yazık ki hâlâ bu zulmü görmezden gelen kesimler var...
Ve gittikçe sıradanlaşan bir çığlık...
Her ne kadar kulakları tırmalasa içimizi acıtsa da...
Peki bizler, bizler Allah’ın huzuruna hangi yüzle çıkarız diye hiç düşündünüz mü?
Gazze abluka altındayken ve onlara bir yardım eli uzanmıyorken...
Oradaki vahşeti durdurmak için adımlar atılmıyorken...
Hangi mazeret orada yaşanan vahşete dur dememenin gerekçesi olarak sunulacak..
Yetmez mi bu kadar gaflet...
Hangi ticari çıkarlar orada yaşanan vahşetten daha önemli olabilir acaba?
Masum yavrucakların şaşkın ve korku dolu bakışları hangi anlaşmalardan daha kıymetli olabilir acaba?
Ve hâlâ seyirci kalmaya devam ediyoruz.
Siyonist vahşete sessiz ve seyirci kalanlar!
Sesiz ve tepkisizliğiniz gün gelir yaşanan vahşetin topraklarımıza da sıçraması kaçınılmaz olacaktır.
O gün gelmeden Gazze’ye ve Filistin’e sahip çıkalım.