Ruhen ve hayalen siz hiç Gazze’ye gittiniz mi?
Gazze’de yaşanan vahşetin ve soykırımın hem şahidi hem de mağduru olmaya çalıştınız mı?
Düşünün ve hayal edin sizler Gazze’de ikamet ediyorsunuz.
Gazze’deki evinizdesiniz, çoluk çocuğunuzla ve anne babanızla sohbet ederken birden uçakların gürültüleri arasında bombaların yağdığını...
Siyonist çeteler hem karadan hem havadan hem de denizden, mahalleleri, sokakları, evleri, okulları bombalarken...
Sizlerde o atmosferin içine girerek Siyonist vahşeti hissediyorsunuz!
Duyulmayan çığlıkları duyuyorsunuz!
Orda kendinizin, ailenizin, akrabalarınızın ve komşularınızın yaşadığı acıları hissediyorsunuz!
Bu empatiyi yapıyorsanız, o zaman daha iyi anlarsınız orada yaşananları!...
Acının, kan ve gözyaşının ne demek olduğunu tüm benliğinizle daha iyi hissedeceksiniz!
Sahi şu iki ayı aşkın süre içinde siz hiç empati yaptınız mı?
Mesela ailenizin tamamının vahşice öldürüldüğünü, annenizin acımasızca katledildiğini hiç düşündünüz mü?
Ya da çocuğunuzun kollarınızda mazlumca hayatını kaybettiğini, o minicik bedenlerin buz kesildiğini...
Gazze’de kardeşlerimizin her gün yaşadığı acıları hissetmeye çalışarak bir vücudun azaları gibi olmaya çalıştınız mı?
Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde, “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücudun azaları gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” buyuruyor.
Siz hiç bu hadisi hayatınızda tatbik ederek, ruhunuzun derinliklerinde Gazze’deki kardeşlerimizin acılarını kendinizin acısıymış gibi hissetiniz mi?
Hissetmişsek o zaman insanlıktan da nasibimizi almışız demektir!
Gazze’yi hissedebiliyorsak, o zaman bir nebze olsun anlarız zulmü, acıyı, yokluğu, yoksunluğu, kimsesizliği, özlemi...
Hayatın ağır yükünü, acımasızlığı!
Öte yandan uluslararası aktörler konuşuyor ama mazlumlar acı çekmeye devam ediyor...
İslâm dünyası dağınık ve savrulmuş, bir türlü toparlanamıyor.
Bu vahşeti durdurabilecek güç ve kudrette oldukları hâlde duyarsızlık içinde gözünü ve kulağını tıkamış imtihanı olan Gazze için kılını kıpırdatmamaya yeminli gibiler...
İki ayı aşkın bir süredir saldırı ve katliamlar tarifi imkânsız acılara ve çok büyük can kayıplarına neden oldu.
2,5 milyar Müslüman...
Bir avuç katil Siyonist...
Çocukların minik bedenleri parçalanıyor, kadınlar ve çocuklar hunharca katlediliyor, yerleşim yerleri yerle bir... Temel gıda maddeleri yok ve biz hâlâ sus pus izlemeye devam...
Acizliğin bu kadarı da!!!
Protestolar, yürüyüşler, kınamalar... Bu durum normalleşti, kanıksadık artık... Kış geldi, havalar soğudu, yağmur, çamur derken... Konforlu sıcacık evlerimizde...
Normal hayatımıza, rutin işlerimize devam...
Ticaretimize devam...
Orada canlar yitiriliyorken...
Eh ne yapabiliriz ki onların imtihanı deyip sıyrılmak işin içinden...
Uyanın artık Ey Ümmeti Muhammed!!!
Bu Filistin’in, Gazze’nin değil İslâm Ümmetinin imtihanı...
Bakalım biz bu imtihanı verebilecek miyiz?
Gazze bir enkaza, bir mezarlığa dönüşmüşken!!!
Siyonistler katliamlarına her gün yenilerini ekliyorken, masumların kanı oluk oluk akıyorken, Müslümanım diyenler seyrediyorken emin olun Allah (c.c)’ın gazabı sessiz ve seyirci kalanlara uğrayacaktır.