İslam coğrafyası her taraftan bir yıkım ve talan yaşıyor. Şehirlerimiz emperyalist güçler tarafından pervasızca saldırılara maruz kalıyor, katliamlar yaşıyor. Yüz yılların birikimi tarihi dokumuz acımasızca yok ediliyor. Dünün hayat kokan kadim şehirleri harabeye çevriliyor. Ortaya çıkan korkunç manzaralar ikinci dünya savaşından kalan görüntülerden çok daha dehşet verici. Kısacası bir tarih, medeniyet ve halk yok ediliyor.
Yüz yıl önce kendi elleriyle çizdikleri sınırların değişmesi gerektiğini söylüyorlar. Dün, bu sınırları ne için koydularsa, bugün de o maksatla değişmesini istiyorlar. Kendi çıkarlarını güven altına almak uğruna bütün bu mezalimler ve vahşetler işleniyor. Bir asır önce leş kargaları gibi bölgemize saldıran bu mahlûklar bedenimizden parçalayıp yedikleriyle doymamışlar anlaşılan.
Osmanlı, iyi kötü bölgeyi yüz yıllar boyunca bir arada tutmayı başarmıştı. İçimize giren ırkçılık ve ayrımcılık hastalığı imparatorluğu çabucak yıkıverdi. Herkes kendi başının derdine düşünce olanlar oldu. Bir macera uğruna Osmanlı`yı Birinci Cihan Harbi`ne sokan milliyetçi kafa, coğrafyamızı bir arada tutan harcın canına okudu. Bölgemiz, acılarını bugün de yaşamakta olduğumuz bir ateşin içine düşürüldü. Toparlanmayı düşünürken ikinci kez işgallere uğradık. Irkçı Baas rejimi, Irak`a ABD`yi, Suriye`ye de Rusya`yı yerleştirdi.
Şimdi, ‘Bade harab`il-Basra` bir de neo Osmanlıcılık kokuları geliyor. ABD`nin Irak`a yerleşmesine seyirci kalan Türkiye ve diğer bölge ülkeleri şimdi dizini dövüyorlar; ama nafile. Ayakta kalabilen bir- iki ülke de değişik oyunlarla ateşin içine çekilerek yakılmak isteniyor. Mısır`da bir darbe ile iş başına getirilen Sisi rejimi ülkeyi iflasın eşiğine getirmiş bulunuyor. Bölgenin en zengin ülkesi Suudi Arabistan tarihinin en büyük ekonomik krizi ile karşı karşıya kalmış durumda. Suriye`de devam eden iç savaş ve en son başlayan Musul harekâtıyla Türkiye`nin tahrik edilerek bataklığa sürüklenmesi çok sinsi bir plan olarak gözüküyor.15 Temmuz`da başarılamamış işin bu şekilde tamamlanması planlanıyor.
ABD, 2003 işgali esnasında çok önemli ekonomik kayıplara maruz kaldı. Genel olarak batıda başlayan ekonomik krizin hâlen etkisini sürdürdüğü malum. Bundan dolayı ABD direk müdahale yolunu kapattı. Şimdi, bölgede kendisine jandarmalık yapacak birilerini bulmak, eğitip donatarak kullanmak politikası devrede. Irak işgaliyle beraber Kürtlerle yakınlık kuran büyük şeytan, hedeflerine büyük ölçüde Kürtlerin mağduriyetini kullanarak ulaşmayı deniyor. Kürtlerin statü talepleri başta Türkiye olmak kaydıyla diğer bölge ülkelerini kaygılandırıyor ve milliyetçi refleksler depreşiyor. Şimdilerde ABD en önemli müttefik olarak PKK-PYD`yi görüp onu kullanmak istiyor.
Musul Operasyonu süreci aydınlık bir tablo koymuyor ortaya. Özellikle Türkiye`nin Fırat Kalkanı operasyonu ile Başika kampındaki konumu tehlikeli riskler taşıyacak mahiyette. Ülkenin ciddi bir askeri darbeye maruz kalmasının üzerinden henüz üç ay geçmiş iken ve ikinci bir darbe fısıltılarının dolaştığı bir zamanda dışarıda bir savaş durumunun oluşması hayra alamet sayılmaz.
ABD bölgenin sınırlarını değiştirmek istiyor. Bunun önündeki en büyük engel ise Cumhurbaşkanı Erdoğan. Erdoğan`a yapılacak bir suikast bütün dengeleri alt üst edebilir. ABD içerideki veya bölgedeki kuklalarını kullanarak bir şeyler yapmayı deneyebilir. Ancak bunda ne kadar başarılı olup olmayacağı kesin değildir. Amaç içeride FETÖ mağduriyetleri oluşturarak, dışarı da ise Erdoğan`ı Osmanlı mirasını almak için saldırgan bir politika izleyen tehlikeli biri olarak gösterip Erdoğan`ı şeytanlaştırmaktır.
Musul operasyonu bitince ne olacak peki? Asıl büyük kavga ondan sonra başlayacak. Evet, operasyon IŞİD`i bitiremeyeceği gibi daha büyük sorunları da beraberinde getirecek. Musul`un Kürdistan bölgesine mi, yoksa merkezi Bağdat yönetimine mi tabi olacağı meselesi önemlidir. Türkiye`nin askeri gücünün Başika`da devam edip etmeyeceği yine önemli konular arasında olacaktır.
Hâsılı, Musul operasyonuna kimin katılıp kimin katılmadığı pek önemli değildir. Bilinen o ki operasyon için düğmeye basan ve gidişatı adım adım kontrol eden ABD`dir. Dolayısıyla bunun ikinci bir işgal olduğu kesindir. Bunun için bu operasyonun hayırlı sonuçlar doğurmayacağını görebiliyoruz.
Osmanlıların son dönemlerinde Musul`a atanan Nâfi Efendi adında beceriksiz bir vali için halk arasında dolaşan : “Musul vilayet oldu, Nâfi Efendi Vali, va veylet`ül- vilaye, va veylet`ül- ahali” deyişi şimdi ikinci kez söylenmeyi hak etti. Obama, kendi partisi seçim kazansın diye operasyonu başlattı. Ölen de öldüren de biz..