15 Temmuz askeri darbe girişiminin içeride ve dışarıda daha uzun süre gündemde kalacağı, üzerinde konuşulacağı ve etkilerinin önceki darbelerden çok daha derin ve kapsamlı olacağı anlaşılıyor. Olay henüz sıcaklığını koruyor. İktidarın başlattığı temizlik operasyonu son hızla devam ediyor. Ordu ve diğer kamu kurumlarında yuvalanmış örgüt elemanları görevden uzaklaştırılıyor; gözaltına alınıyor ve bunlardan önemli bir kısmı tutuklanıyor. Gülen gurubunun ekonomik gücüne de operasyonlar devam ederken, iş, medya ayağında yer alan yandaş yazarların gözaltına alınma sınırına kadar ulaşmış bulunuyor.
Suça bizzat bulaşmış ve ona bilinçli olarak destek sağlamış kişilerin elbette hesap vermeleri, hak ettikleri cezaya çarptırılmaları gerekir. Ancak işin örgütsel boyutundan bîhaber saf insanların mağdur edilmeleri yanlış olacak; belki de haksız konumdaki paralel yapıyı mağdur pozisyonuna geçirecektir. Hükümetin bu hassas noktaya dikkat etmesi gerekir.
Kendisini bir ‘hizmet hareketi` olarak tanımlayan bir oluşumun kocaman bir ‘hezimet` yaşaması, üzerinde en çok durulması gereken nokta olsa gerek. İslami camia ve cemaatlerin paralelden boşalan yerleri doldurma fırsatçılığını bir tarafa bırakmaları ve aynı tehlikeli akıbete yuvarlanmamaları için oturup kapsamlı bir muhasebe yapmaları kendi yararlarına olacaktır. Sosyolog, psikolog ve din âlimlerinin bu vakıayı incelemeleri, sebep ve sonuçlarıyla ortaya koymaları ve toplumu bu konuda aydınlatmaları gerekir. Hükümetin de daha önce bu ve benzeri yapılara karşı takındığı siyasi çıkar hesaplarına dayalı tavrını gözden geçirmesi ve aynı hatayı tekrarlama yanlışına düşmemek için kendine çeki düzen vermesi gerekir.
Olayın en önemli noktası ise, bu işin Gülen`den ibaret olmadığının idrak edilmesi ve bunun iç ve dış bağlantılarının tespitidir. Zaman geçirilmeden olayın bu boyutunun aydınlatılması elzemdir. Maalesef şimdiye kadar işin magazinsel hikâye kısmı gündemde. Gülen`e lanetler okunuyor ama kimse onu besleyen ve koruyan ABD`ye bir çift laf etmiyor, edemiyor. Şöyle bir düşünelim, şayet Gülen, İran gibi bir ülkede ikamet ediyor olsaydı ne kıyametler koparılacaktı. ‘Ordu Tahran`a` naraları atılacak ve iki ülke arasındaki ilişkiler tamamen kesilecekti. Ama görüldüğü gibi ABD için yapılan hiçbir şey yok. Ortalıkta bir korku mu var? B planlarının korkusu mu bu? Hatta kimileri Nato vasıtasıyla bir işgalden bile söz ediyor.
Hâsılı darbenin enine boyuna aydınlatılması gerekir. İçeriden ve dışarıdan bu işe bulaşan kim varsa tespit edilsin ve açıklansın. ABD ve Nato`nun bu işin arkasında olma ihtimali araştırılsın. ABD ile ilişkiler gözden geçirilsin ve uygun yaptırımlar devreye konsun. Ülkenin bağımsızlığını gölgeleyen her anlaşma iptal edilsin.
Evet, bütün bunlarla beraber ilk günlerdeki heyecan ve hamasetin yerini akıl ve ferasete bırakması ve yapılması gereken düzenlemelerin vakit geçirilmeden yapılması gerekir. Artık eski Türkiye`nin mîadını doldurduğu kabul edilmeli ve yeniden yapılanmanın adımları atılmalıdır. Ordu başta olmak kaydıyla bütün kurumların sistem içindeki yerleri net olarak belirlenmeli, adil ve eşitlikçi bir anayasanın yapılması için kollar sıvanmalıdır.
Devletin yeniden şekillendirilmesi gerçekleşmez, eski sistem tasfiye edilmezse aynı arızaların tekrar doğacağı unutulmamalıdır. Hükümet ve Erdoğan`ın bu gerçeği artık göz ardı etmemesi, halkın kendilerine dördüncü kez salahiyet vermesinin gereğini bihakkın yerine getirmesi gerekir. Halkımızın ülkeyi tehlikeli bir virajdan kurtarmış olmasının bedeli, yeni ve sağlam bir yapı gerçekleştirilerek ödenmelidir. Halk sadece ulaşımın birkaç gün ücretsiz kılınması gibi basit karşılıklarla avutulmamalıdır. Bu halk ve bu ülke en güzeli ve iyiyi hak ediyor. Halkımız Menderes ve Erbakan Hoca`dan esirgediği desteği Erdoğan`a verdi ve kanını dökerek ülkeyi ve yöneticilerini hayati bir tehlikeden kurtardı.
Darbenin siyasi ayağıyla ilgili henüz bir şeyin ortaya çıkarılmamış olması da dikkat çekicidir. Her partide darbe destekçisi ve Gülen sempatizanı insanların varlığı muhakkaktır. İnancıma göre Ak Parti`nin kendi içinde de bir temizlik yapması gerekir. Her kurumun en hassas yerlerine ustaca yuvalanan bu yapının iktidar partisinde olmadığını söylemek mümkün mü? İktidar partisi siyasi ve ekonomik çıkar peşinde koşanların değil, tamamen halkın partisi olmalıdır. Çünkü halk kanıyla kendilerini büyük bir tehlikeden korudu. Şayet halkın bu fedakârlığı olmasaydı -Allah korusun- ülke bugün çok kötü durumda olacaktı.
Darbe girişimi nedeniyle ülke çok büyük kan kaybı yaşıyor elbette. Ekonominin kötüye sarkan gidişine acilen önlem alınmalıdır. Bölgedeki gelişmeler konusunda belli bir ağırlığa sahip olan Türkiye bu saatten sonra oyun dışı kalacaktır. İslam ümmetinin daha fazla acılar yaşamaması için bölge ülkeleriyle daha yapıcı ilişkilerin kurulması hedeflenmeli ve yaşanan bu musibeti İslam birliğine götüren bir sürece vesile kılmak için çalışmalar başlatılmalıdır.
Darbe girişiminin özellikle dış bağlantısı tesbit edilsin. Erdoğan`ın bir süreden beri ABD ve Batı`nın hedefinde olduğunu Mısır`ın sağır sultanı bile duydu. Hal böyle iken ABD`nin olayla ilgisi hakkında ilgililerin derin bir suskunluk yaşaması nedendir? Yoksa her şey biliniyor da bunu açıklamaya cesaret mi edilmiyor?
İnancıma göre Erdoğan olup bitenin nereden kaynaklandığını çok iyi biliyor. Ancak bunun hesabını uygun zamana bırakıyor. Belki de içinden: ‘Koynumuzda ne yılanlar beslemişiz ! Ulan Amerika, bunu sana bırakırsam bana da uzun adam demesinler` diye geçiriyordur.
Dileğimiz bu olaydan derslerin alınmasıdır. Mevlâ görelim neyler neylerse güzel eyler.