Ortadoğu bölgesinde son günlerde meydana gelen gelişmeleri çok daha büyük değişimlerin habercisi olacak okuyabiliriz. 34 Yıldan bu yana ilk defa İran İslam Cumhuriyeti ile ABD arasında başlayan yakınlaşma ileriye doğru mesafe kat etmeye devam ediyor. Cenevre`de geçen hafta sonu Güvenlik Konseyi beş daimi üyesi, artı Almanya ile İran arasında yapılan görüşmeler olumlu seyretmiş olmalı ki 20 Kasım`da görüşmelerin yeniden başlayacağı açıklandı. Uzun yıllar sonra İran ile ABD arasında başlayan diplomatik ilişki Ortadoğu`da etkisini hemen gösterdi ve önümüzdeki günlerde bu etkilerin yansımalarını daha belirgin olarak göreceğimizi söyleyebiliriz.
1979`da İran`da meydana gelen İslam Devrimi, bütün dünyayı şaşırtmıştı. Amerika`nın bölgedeki birinci dereceden en güçlü müttefiki Şah Muhammed Rıza Pehlevi devrilmiş, yerine İmam Humeyni önderliğindeki İslam Cumhuriyeti kurulmuştu. Ortadoğu`daki bu en önemli dostunu kaybeden ABD, ne yapacağını şaşırmıştı. O günden bu yana geçen uzun sürede hep gergin bir seyir izleyen İran-ABD ilişkileri, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani`nin seçilmesiyle beraber yeni bir döneme girdi. Şimdi açılan bu yeni sayfada kim kazanacak, kim kaybedecek?
İran-ABD yakınlaşmasını değişik şekillerde yorumlayanlar var elbette. İran`ın son birkaç yıldan beri Batı`nın uyguladığı ekonomik ambargodan bunaldığı ve bir çıkış bulmak için diplomatik bir atak başlattığını söyleyenler tamamen haksız değiller. İran`a uygulanan yaptırımlar elbette ülke ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor. Ancak, İran`ı ABD ve Batı dünyası ile yakınlaşma ve anlaşmaya sevk eden başka nedenler var. İran, başlattığı bu yeni atak ile bölgesinde ve dünyada daha çok etkili olmayı hedefliyor. Çünkü dünya ile tecrit hali yaşamak, bölgesel ve küresel güç olmanın önündeki en büyük engellerden biridir. İşte Hasan Ruhani bunu iyi gören deneyimli bir lider olarak İran`ı daha güçlü yapmak için kolları sıvamış bulunuyor.
İran, ABD`nin artık dünyanın yegâne hâkimi olmadığını iyi anlamış. Yani eski büyük şeytan, şimdi zayıf duruma düşmüş.
Amerika, İslam dünyasında girmiş olduğu savaşlardan büyük zararlar ile çıktı. Tarihinde ilk kez düştüğü en büyük ekonomik krizden kurtulmak için çareler arıyor. Eskisi gibi savaşacak gücü kalmadı. Askeri açıdan halen en büyük güç olmakla beraber ekonomik durumu bir savaşı kaldıracak güçte değil artık. Amerikan kamuoyu da dışarıda bir savaş istemiyor. Bundan dolayı Obama yönetimi Libya`ya kendisi direk müdahale etmedi. İşi batılı müttefiklerine bıraktı. Aynı nedenle Suriye`ye askeri bir müdahalede bulunmaktan da vazgeçti.
ABD şimdi yaralı bir kurt gibi. Bu kurdun yaralarından afiyet bulup eski haline dönmesi ise imkânsız görünüyor. İran bu yaralı kurdun zaaf durumunu lehine çevirmeye çalışıyor. Ve tabi ki İran, bu hasmının karşısında her zamankisinden daha güçlü duruyor. İran için siyasal açıdan bölgenin en istikrarlı ülkesidir denilebilir. Bütün bölge siyasal dalgalanmalar ile çalkalanıp dururken İran, bunların hepsinden uzakta kalmayı başardı. Bölgesel rakipleri Türkiye, Suudi ve Katar dağınık bir cephe haline düşmüş vaziyetteler.
İran-ABD yakınlaşması Ortadoğu`da hemen etkisini gösterdi ve daha da göstermeye devam edecektir. ABD`yi İslam dünyasına saldırtan israil, çok zor durumda şimdi. Yarım asırdan beridir ABD`nin koruma ve kollaması altında yaşayan, onu bir baba gibi hep arkasında gören bu şımarık çocuk şimdi, “Baba neden beni terk ediyorsun?” diye ağlıyor. Netenyahu, geçen hafta israil`i teskin etmek için gittiği ziyaretinden dönen John Kerry`nin elini tutmamış. Bakalım bundan sonra ABD`deki siyonist lobi eskisi gibi Kongre üzerinden Obama yönetimine baskı kurmayı başarabilecek mi?
İran-ABD yakınlaşmasından en az israil kadar rahatsız olan diğer bir ülke ise Suudi Arabistan. Suudi diktasının şefleri zaten Suriye konusunda ABD ile küs durumuna düşmüşlerdi. Hatta Suudiler, ABD`nin Mısır`a bile müdahalesini istemişlerdi. Mübarek`in devrilmesine seyirci kalan ABD`yi uyarmışlardı. Olan olmuştu, ama İran ile yakınlaşma da nereden çıktı? İşgal altındaki Filistin, yıllardır ABD`yi İran üzerine saldırtmak için baskı kuran Suudi şeyhlerinin hatırına bir gün olsun gelmedi. İlahi adalet yerini bulacak. Suudiler artık bundan sonra rahat uyuyamayacaklar.
Evet, İran-ABD yakınlaşması çoğu kimseyi şaşırttı ve endişelendirmeye de devam ediyor. Bakalım, diplomasi oyununda büyük şeytan, İran`ı tuzağa düşürebilecek mi, yoksa kazdığı kuyuya kendisi mi düşecek?