Mısır`da üç Temmuz`da meşru idareye karşı askeri darbe yaparak ülke yönetimine el koyan askeri cunta her açıdan çıkmaza girmiş durumda. Darbenin gerçekleştiği ikinci günden bu yana aralıksız süren gösteri ve yürüyüşler, son günlerde artarak devam ediyor. Giderek yaygınlaşan yürüyüş ve protestolar son olarak üniversitelere de sıçradı. Ezher başta olmak üzere, Mısır genelindeki üniversitelerde başlayan öğrenci gösterileri bir haftadan beri devam ediyor.
İlk günlerden beri duruma hakim olma konusunda acze düşen cunta, acımasız katliamlar gerçekleştirerek İhvan`ın başını çektiği muhalefet cephesini yıldıracağını sandı, ancak bu plan tutmadı. Gerçekleştirilen insanlık dışı hunhar katliamlara rağmen halk, göğsünü kurşunlara siper ederek gösterilere canı pahasına devam etti. İhvan`ın sabırlı ve kararlı direnişi karşısında cunta ne yapacağını bilemez duruma düştü. Hakikaten de, İhvan`ın başını çektiği bu direniş koalisyonunun kararlı ve sabırlı duruşu bütün dünyayı şaşırttı. Cunta ise, bu cesur direnişi şiddet ve katliamla sindirip püskürteceğini zannederek kendi sonunu getirecek tarihi bir yanlışa düştü.
Tek çare olarak şiddet kullanmayı ve katliam yapmayı gören cunta rejimi, göstericileri acımasızca öldürerek korku yaymayı ve bu yol ile duruma hakim olmayı planladı. Cumhuriyet Muhafızları kışlası önünde sabah namazı kılanların üzerine acımasızca ateş açıldı, onlarca kişi katledildi.14 Ağustos`ta Rabia ve Nahda meydanlarındaki gösterileri dağıtmak için girişilen katliam ise gerçekten tüyler ürperticiydi. Tarafsız kaynaklardan birinin, sadece Rabia meydanı katliamı için verdiği rakamlar işlenen vahşetin hangi boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor: Üç bini aşan öldürme vakası.. Katledilenlerin çoğu başından ve göğsünden kurşunla vurulmuş. Otuz bin yaralı; yaralılardan dört bini kemik kırılması şeklinde. 27 kişi gözlerini kaybetmiş;15 felç vakası ve dört yüz kayıp. Bunlar, sadece Rabia meydanı katliamında işlenen cinayetler. Cuntanın ilk günden bu yana gerçekleştirdiği bütün katliamlarda yaklaşık altı bin kişinin katledildiği tahmin ediliyor. Tutuklanan binlerce İhvan üyelerine de sistemli işkencenin uygulandığı ifade ediliyor.
Cunta hükümeti şu ana kadar bu cinayet ve katliamlar ile ilgili hiçbir kanuni işlem ve soruşturma da açmış değil. Sanki öldürülen bu kadar insan Mısır vatandaşı değillermiş gibi. Askeri cuntanın emrindeki Mısır medyası ise, gece gündüz İhvan`ı terör estirmek, güvenlik güçlerine karşı silah kullanmak ile suçlamak ile meşgul. Üstelik bu olup biten katliamların yegane sorumlusu olarak da İhvan`ı göstermeye çalışıyor. Ne yazık ki, diğer Arap ülkelerindeki basın yayın da, hemen hemen aynı şeyi yapıyor. Bir iki kanal hariç, diğerlerinin bir çoğu cuntanın işlediği bu katliamlar karşısında kör ve sağır kesildiler.
İtiraf etmek gerekir ki, tarihte diktatörlükle, kasaplıkla meşhur olmuş kişiler dahi bu kadar katliam yapmamışlardır. Kasap lakaplı İsrail Başbakanı Ariel Şaron dahi Filistinlilere karşı giriştiği katliamlarında bu kadar insan öldürmemişti. Vahşet ve acımasızlıkta Komünist diktatörlüklerde yapılanları aratmayacak derecede şiddete bulaşan cunta, Mısır`ı hızla siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa ve bir iç savaşa doğru sürüklüyor.
Darbenin üzerinden dört aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen darbe nedeni olarak gösterilen siyasi istikrarsızlık ortadan kalkmadığı gibi, daha da artmış bulunmaktadır. Mısır her konuda önceki diktatör Mübarek dönemini aratacak duruma düşürüldü. Ekonomi, siyasi istikrar, güvenlik ve insan hakları konusunda eskisinden çok beter bir durum yaşanmaktadır.
İçeriden ve dışarıdan cuntaya destek verenler de birer birer desteklerini çekmeye devam ediyorlar. Darbeyi İsrail ile beraber planlayan ABD bile son günlerde Mısır ordusuna yapmayı planladığı bazı yardımları iptal etti. Cuntayı hararetle destekleyen tek ülke ise İsrail. Mısır`a yapılan ABD yardımlarının devam etmesi için İsrail elinden gelen her türlü desteği sağlıyor. Çünkü, İsrail ile Mısır arasında 1979`da varılan Camp David anlaşmasının devam etmesi İsrail açısından son derece önemlidir. Zaten Mısır`da orduya darbe yaptırılmasının tek amacı bu anlaşmanın devamını garanti etmek değil miydi?