İran İslam Cumhuriyeti yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ABD Başkanı Barack Obama arasında gerçekleşen telefon görüşmesi dünyada ve özellikle Ortadoğu bölgesinde büyük yankı uyandırdı. Sadece bir telefon bu denli büyük bir dalgalanma ve hareketlilik meydana getirmeye yetti ve “tarihsel” olarak kayda geçti. İsrail ve Körfez`in zengin Arap ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan korkuya kapıldılar. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu alelacele New York`a gitme kararı aldı. Netanyahu`nun gerçekleştireceği ziyaretinde, Obama`yı İran lideri Ruhani`nin güvenilir olmadığına ikna etmeye çalışacağını biliyoruz. Ancak Netanyahu`nun bu konuda başarı elde etme şansının çok az olduğunu da belirtelim.
1979 İran İslam Devriminden bu yana ilk defa İran ve ABD arasında gerçekleşmiş bu en üst düzey telefon görüşmesinin İsrail`i ve körfezin zengin Araplarını bu derece korkutmuş olması İran`ın gücünü ve önemini göstermesi açısından da kayda değerdir. Bölgedeki çıkarlarını İran ile bir çatışmaya girerek riske atmak istemeyen ABD, otuz dört yıldan beri devam eden sürtüşmeyi ve düşmanlığı yumuşatmaya çalışıyor. İran da, yıllardır maruz kaldığı ekonomik ambargoyu hafifleterek rahat bir nefes almayı ve başlattığı nükleer programının kendisi için meşru bir hak olduğunun kabul edilmesini sağlamak amacıyla ABD ve Batı ile yeni bir sayfa açmayı deniyor.
Suudi Arabistan başta olmak üzere diğer körfez ülkelerindeki zengin Arap şeyhleri, öteden beri kendilerince tehlike saydıkları İran`a karşı bir Amerikan askeri müdahalesini gerçekleştirme siyaseti güttüler. Dolaysıyla şimdi ABD`nin İran ile olumlu temasının bu ülkeleri tedirginliğe sevk etmesi anlaşılır bir şeydir. Çünkü yıllardan beri en büyük tehlike İsrail değil, İran`dır deyip durdu bu ülkeler. Suudi Arabistan`ın finanse ettiği devasa medya, sürekli olarak İran ve Şiilik aleyhinde yalan ve iftiralarını dini renge boyayarak yaymaya mezhep fitnesi ile İran`ı vurmaya çalıştı. Yemen, Bahreyn, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerde İran`ın etkisini kırmak için milyar dolarlar harcandı.Sekiz yıl süren İran-Irak savaşının finansmanı da bunlardı. İslam ümmetinin kaynaklarından sağladığı paraları İşgalci İsrail`e karşı değil, İran`a karşı harcamanın sonucu kocaman bir sıfır ve hezimet oldu.
BM Genel Kuruluna katılmak için geldiği New York`taki ikametgahından Tahran`a dönmek için havaalanına giderken ABD Başkanı Obama ile Ruhani arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, iki ülke arasında öteden beri gerilim konusu olan İran`ın nükleer programının siyasi görüşmeler yolu ile çözüme bağlanması ve diğer bölgesel konularda işbirliği için her iki liderin ülkelerinin dışişleri bakanlarını görevlendirecekleri kararına vardıkları ifade edildi.
Yeni lider Ruhani ile Obama arasında gerçekleşen bu görüşme sonucunda her iki taraftan alınan olumlu mesajlar İran diplomasisinin gücünü ortaya koydu. İran, askeri alandan daha çok diplomasi konusunda güçlü ve deneyimli bir ülke olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Entelektüel ve deneyimli birikimi ile Ruhani de, İran`ın bu güçlü diplomasi geleneğini en üst seviyede başarıyla temsil edeceğini göstermiş oldu. İleriki aylarda Ruhani`nin, İran`a yıllardan beri uygulanan iktisadi, askeri ambargonun kaldırılması ile bölgedeki sorunların ve özellikle Suriye`de akan kanın durdurulması konusunda olumlu adımların atılması sadedinde daha çok öne çıkan bir isim olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
ABD, dünyada ve bölgemizdeki gücünü ve hegemonyasını giderek kaybediyor. Zaten Obama iktidara geldiği günden beri ABD`nin dış dünyada bir savaşa girme siyasetine olumlu bakmadığını değişik vesilelerle ifade etmişti. Son olarak Suriye`ye sınırlı askeri bir operasyon konusunda Obama yönetimi Rusya`ya boyun eğmek zorunda kaldı. Rusya`nın Suriye`ye askeri müdahaleyi engellemesi, Amerika`nın bölgemizde eskisi gibi rahat hareket edemeyeceğinin tescili oldu.
Artık ABD ve Batının, İsrail ve gerici Arap rejimlerinin ipiyle kuyuya inmenin kendilerine çok pahalıya mal olduğunu anlamış olmalarını diliyoruz. Batı`nın bölgemizdeki etkisini azaltmak için güçlü bir İran, güçlü bir Mısır ve güçlü bir Türkiye gerekiyor. Bu devletlerin güçlenmesi de bölgede barış ve istikrarın devamına bağlıdır. Bu açıdan İran`ın ABD ile sürtüşme politikasını bir kenara bırakması önemli bir gelişmedir.