Bu gün iç gündemin en önemli konusu malum olduğu üzere uyum yasalarının meclisten geçirilmesi ve bu yeni yasalar doğrultusunda şekillenecek olan seçim ittifaklarıdır. Bu süreçte Türkiye`nin yüz yıllık en temel sorunlarının en azından bir kısmını köklü olarak çözme fırsatı da doğmuştur. İktidar bu gün seçmen karşısında önemli bir imtihan verecektir.
Öncelikle bir hatırlatmada bulunalım; 16 Nisan referandumunda evet oyu vererek Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine onay veren halkın en önemli gerekçesi, vesayet anayasasının değişmesinin yolunun açılması, normalleşmenin sağlanması, siyaset mekanizmasında tekelleşmelerin ve vesayetlerin önünün kapatılması gibi beklentilerdi. Referandumdan en geç altı ay sonra bu uyum yasaları geçirilecek ve hızlı bir şekilde normalleşme sağlanacaktı.
Ancak bu beklentilerin karşılanması yönünde bir iradenin ortaya konulmasından özellikle kaçınılması toplumu endişelendirmektedir. Normalleşmede önemli bir adım olması gereken uyum yasalarının hazırlanmasında iktidarı gayrı resmi olarak paylaşan sadece iki partinin, OHAL'in de verdiği lâ yus'ellik anlayışı ile süreci yürütmeleri, ciddi bir tedirginlik oluşturmaktadır.
Bu iki partinin kendi aralarında yaptıkları ittifakın topluma milli mutabakat olarak dayatılması, uyum yasalarını hazırlarken kendi siyasi ikballerini merkeze almaları, siyasi partiler yasası ile seçim kanununda bu minvalde değişiklikler öngörülmesi, toplumda acaba farklı bir vesayet ile mi karşı karşıyayız şeklinde ciddi endişeler oluşturmaktadır.
Temsilde adaletin sağlanmaması, otoriterleşmenin yasal güvence altına alınması, parti menfaatlerinin umumun menfaatine tercih edilmesi, çoğunlukçuluğun çoğulculuğa takaddümü, açıktır ki ortada halk iradesi diye bir şey bırakmayacaktır. Bu mantıkla ülkenin menfaatlerine hizmet edilmesi mümkün değildir. Siyasi partilerin kendi ikballerini önceleyerek yasa çıkarmaları dönemi artıkneysen mensiyya kapanmalıdır.
Böyle bir mantalite ile hareket edilmesi, açık söylemek gerekirse, 15-16 yıldan beri hükümetin ortaya koymaya çalıştığı veya en azından vaat ettiği siyaset anlayışının tam tersi bir yolun tutulmasıdır. Toplumun şiddetle ihtiyaç duyduğu şey, normalleşmedir. Siyasi partiler üzerinden dahi olsa vesayetin ve tek tipçiliğin dayatılması ile daha önceki üniformalı vesayetler arasında pek bir fark yoktur.
Biz bu millete büyük bedeller ödetecek olan bu mantıktan vazgeçilmesi çağrısında bulunuyoruz. Uyum yasaları meclis içinden ve dışından ortak bir akılla hazırlanmalıdır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yönetimde istikrar sorunu aşılmaktadır. Açıktır ki yönetimde istikrarın meclisteki aritmetik ile bir ilgisi kalmamıştır. Bu nedenle seçim barajının sıfırlanması, ortak aklın önünün açılması, siyasi partilerin yasama organında yer almalarının şartları bu kadar ağır olmamalıdır. Siyaset mekanizmasının önü açılmalı, partilerin hazineden yardım almaları kolaylaştırılmalıdır.
Şu an siyaset mekanizmasının önü kapalıdır. Siyaset, bugün çözüm üretmekten çok uzak bir noktaya gelmiştir. Devam eden OHAL süreci yetmezmiş gibi yine anormal bir seçim sisteminin getirilmesi sonrasında bir seçime gidilmesi, bu toplum için ve özellikle bu iktidar için büyük bir travmadır.
Olağanüstülülük hali, ancak çok büyük darboğazlar, kısa bir dönem ve dar bir kapsam için söz konusu olabilecek bir durumdur. Bu halin bir tercihe dönüşmesi ve bundan haz alınması beraberinde büyük hak ihlallerini kaçınılmaz kılmakta ve toplumsal bütünlüğe ciddi zararlar vermektedir.