Siyonist rejimin oluşan boşluk ve geçiş sürecinden faydalanarak iki hafta içinde Suriye’nin birçok kasaba ve köyünü işgal etmesi, Suriye’nin askeri yapılarına yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi, Suriye halkını zayıf, savunmasız bırakmak için askeri kapasitesini imha etmeye çalışması; siyonist rejimin hangi mezhep, grup, yapı olursa olsun tüm İslam ümmetini düşman gördüğü gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı.
Gözlerini kan bürümüş Siyonist cephe, ABD ve israilin önderliğindeki siyonist güç; sadece İran İslam Cumhuriyetine, Hizbullah’a, HAMAS’a, Ensarullah’a değil tüm İslam ümmetine savaş açmış durumdadır. Türkiye de bu tehditten muaf değildir.
Siyonist rejim yıkılmadan hiçbir İslam ülkesi için, hiçbir İslam toprağı için özgürlükten, zaferden, kurtuluştan bahsetmek mümkün değildir.
İşte Suriye’nin durumu… Siyonist rejimin istila ve işgal tehdidi altında bulunan Suriye için gerçek kurtuluş ve özgürlükten bahsetmek mümkün mü? Suriye gerçek anlamda Suriye halkının denetimine geçmeden; siyonistlerin Gazze’ye, Filistin’e, Beyrut’a, Lübnan’a yönelik vahşi saldırıları karşısında tepkisiz kaldıkları gibi Suriye’nin adım adım işgaline de göz yumma yarışında olan ABD ve Batılı ülkelerin elleri kesilmeden özgür Suriye inşa edilebilir mi? Büyük Yahudi devleti hayaliyle yaşayan Siyonistlerin, Suriye topraklarına yönelik işgal arzu ve girişimleri durdurulmadan, siyonistler yenilgiye uğratılmadan Suriye halkının geleceği güvence altına alınabilir mi?
Bugün Suriye dahil, tüm İslam toprakları Batılı emperyalist güçlerin ve onların İslam topraklarındaki ileri karakolları siyonist rejimin istila ve işgal tehdidi altındadır. Müslümanlar esaretten, işgallerden kurtulmak, gerçek bağımsızlık ve özgürlük baharına kavuşmak istiyorlarsa siyonistlere ve arkalarındaki Batılı şeytani güçlere; ABD, AB ve NATO’ya karşı birleşmek, tek bir cephe oluşturmak zorundadırlar.
Asıl düşmanımız ve en büyük düşmanımız, acılarımızın, zilletimizin, aramızdaki zulüm ve fesadın kaynağı ve baş müsebbibi Batıdır. Ana davamız ve en büyük davamız Kudüs’tür, siyonistsiz bir İslam dünyasıdır, ABD’ye İslam topraklarını dar edecek, mezar edecek bir direniş cephesinin oluşturulmasıdır.
Artık yeni bir şafağın arifesindeyiz. Karanlık tablolar çizen, tarihinin en büyük yarasını alan siyonist rejime sahte zaferler nispet eden emperyalist Batının rezil algılarına aldırmadan direnişle birlikte olma, direnişin yanında durma kararlılığımızı sürdürmeliyiz. Direniş dimdik ayaktadır ve Allah’ın izniyle zafere kadar da öyle kalacaktır.
Allah, kendi dostlarını asla yalnız bırakmaz. Yeter ki ihlas ve samimiyet olsun, her şey Allah için olsun. Geçici yenilgiler, darbeler, şehitlerin mübarek kanları direnişi çok daha güçlendirecektir. Kesinlikle ok yaydan çıkmıştır. Direniş için yenilgi dönemi kapanmıştır. ABD ve dostları çok geçmeden bunu anlayacak, sevinçleri kursaklarında kalacaktır.
İslam tarihi, insanlık tarihi Allah taraftarlarının ne büyük mucizelere imza attıklarının örnekleriyle doludur. Firavun ordusu ile Kızıldeniz arasında sıkışınca artık yenilginin, yok oluşun mukadder olduğuna inananlar Musa’nın denizi yaran asasını hesaba katmamışlardı.
Biz öyle bir gelenekten geliyoruz ki küçük bir şehirde muhasara altına alınmış bir avuç Müslüman, peygamber ve dostları otuz yıl sonra zamanın iki süper gücünü yerle bir edip dünyanın yarısını ele geçirdiler. Yeter ki iman olsun, ihlas olsun, Allah’a güven olsun, akıl ve feraset olsun, cesaret olsun…
Elhamdülillah bunların hepsi de direnişte var… Ve Allah’ın izniyle başta Müslüman Suriye halkı olmak üzere İslam ümmetinin yiğit evlatları fevç fevç direnişin saflarında yerini alacak, siyonist cephenin şeytani plan ve projelerini akamete uğratacaktır.