Ahzab Suresinin 60. ayetinde, İslam toplumu içinde gezinen ve “şehirde yalan haber yayanlar” diye nifak yüklü, hasta ruhlu, Yahudi iltisaklı tiplerden söz edilir. Onların o yalan haber yayma işi, ayette “ircaf” kelimesi ile veriliyor.
Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirinde bu kelimeyi, “sözlü veya fiili olarak ortalığı sarsacak tahrikler yapmak” diye açıklıyor.
Mevdudi(rh) ise buna, “insanların kafasında şüpheler uyandırmak ve Müslümanların ahlâki üstünlüklerinin etkisini yok etmek için çabalamaktır” diyor.
İslam’a karşı “kinleri ağızlarından taşmış” (Al-i İmran 118) olan güruhun, bu konuda çok mahir, çok cüretkar, çok fedakar ve çok emektar olduğu malumdur.
Asırlar geçiyor bunlar değişmiyorlar. İsyankar mottolarıyla ürüyorlar, azgın nefretleriyle tevarüs ediyorlar.
Bıkmadan, usanmadan, pes etmeden yeniden, demode demeden koşturuyorlar.
Sadece bir yerlere yaranmak veya aldıklarının karşılığını vermek için değil, müthiş bir özveri ile çırpınıyorlar.
Müslümanlara bütün halk nezdinde; güvenilmez, çelişkili, dengesiz, tutarsız, yalancı, sahtekar, bilim düşmanı, geri kafalı, kaderci, düşünemeyen, analiz edemeyen gibi etiketler vurmak için gece gündüz fırsat kolluyorlar.
Dünyada en fazla kadına şiddet Fransa, İngiltere gibi liberal ülkelerde olduğu halde, kadına şiddeti Müslümanlara mal etme gayesiyle bütün iftira becerilerini sergiliyorlar.
Dünyada en fazla intihar Japonya, ABD, Rusya gibi ülkelerde iken, hatta dünyanın en mutlu ülkesi zırvasıyla parlattıkları Finlandiya’da iken ve Türkiye en düşük intihar oranıyla dikkat çekerken, ısrarla bu memleketi intiharcı diye lanse etme maksadıyla tüm İblisliklerini ortaya koyuyorlar.
Onların şeytanca, kahpece, alçakça ve haince yaydıkları tezvirata ve bühtanlara bakılırsa dünyada en fazla alkol, bu ülkede tüketiliyor, en fazla fuhuş bu ülkede yayılıyor, en fazla hırsızlık bu ülkede yapılıyor, en fazla cinayet bu ülkede işleniyor, çevre duyarlılığı en az bu ülkede, hayvana eziyet bu ülkenin işi.
Eğer doğrunun savunucuları meydanda olmasın, inanın bunlar, köpeklerin çocukları değil, çocukların köpekleri ısırdığı haberini yaparlar ve buna karşı çıkan herkesi de hedefe koyarlar.
Lanet olası bu yalan makinelerinin geçmiş versiyonları nasıl ki mesela -haşa- “İsa, Allah’ın oğludur” demekten zerre kadar haya etmedilerse, bugün de asla iftira yayarken utanıp sıkılmazlar.
Cemaat, tarikat gibi gayet doğal gerçekliğin, kimi hataları, örneğin ırk, mezhep, meşrep ve fikri ayrışmaları onları rahatlatmıyor.
Kendi batılı efendilerinin sonuna kadar arkalarında olmaları onlara yüzde yüz güven vermiyor.
“İslamcı” diye niteledikleri şahısların devlette herhangi bir makama geldiklerinde laiklik ve Kemalizm’e teslimiyetleri onlara inandırıcı gelmiyor.
Allah’a (cc), Peygamber’e (sav) ve Kur’an’a düşmanlıklarını doğrudan söyleyemedikleri için bu üç sabiteye ileten ne varsa hepsine saldırıyorlar.
Kendilerine benzemeyen yahut isteyerek boyun eğmeyen cemiyet halindeki bütün Müslümanların her birinin ciğerlerini çıkarıp dişleseler kinleri sönmez.
Ezanlar sussa, camilerin de kapatılmasını isterler, kapatılması da yetmez, yıkılıp dümdüz edilsin derler.
Bir takım suistimallere konu olan çevrelerin üzerine gidilmesi onları kesmez, tüm İslami yapıların yok edilmesi için bastırırlar.
Bunların hiç birinin asla devletin etki ve yetki alanlarında bulunmalarını hazmedemezler.
Ve bir zayıf nokta yakalamak için akbabalar gibi, sürekli İslami kesimlerin üzerinde kanat çırparlar.
İslami camialardan, bağlarını zayıflatan kişilere hemen ağlarını atarlar.
Müslüman bireyler için de yaklaşımları aynıdır.
Bir gencin namaz kılmaması onları çok sevindirir, yalnız bir gün beş vakit ibadetine devam etme ihtimaline karşı çok endişelidirler.
O yüzden namaz kılmayanın mutlaka alkol almasını da telkin ederler, karşı cinsle çok içli dışlı olmamasını ayıplarlar, seküler tarafın eylem ve söylemlerini daima üzerinde görmeyi arzu ederler.
Yine öyle bir imkan bulmuşlar; neymiş bir genç intihar etmiş.
Çamurla debelendikçe semiriyorlar, orgazm oluyorlar, gümrahlaşıyorlar da..
Olmuyor, bir şey değişmiyor.
Hınzırın eti yine de helal olmuyor.