Orhan Özsoy

Yitik Medeniyet, Batılılaşma ve Kendine Yabancılaşma

27.01.2017 10:38:00 / Orhan Özsoy

Değerlerin savrulmasında, insanlığın yürüdüğü kaygan zemine kapılması ve ışığını kaybeden bir şehrin karanlığa gömülmesi gibi hakikati ve hikmeti bâr edinen, kuvveti Hak`ta bilen müminlerin çağları kucaklayan medeniyet kandili sönmeye yazdığında; dünya kaybettiklerini anlamadı… İnsanlık nasıl bir cendereye düştüğünü idrak edecek durumda değildi. Dünyayı sarsan değişimleri sadece izlemekle yetindi. Alaca bir felaket insanlığı yakasından yakaladığındaysa bu kez iş işten geçmiş; dünya bitmek bilmeyen korkunç bir kabusa uyanmıştı.

Zaman hakikatlerin adil aynasıdır. Geçen zaman içinde batının kurduğu dünya tasavvurunun boynu bükük mahkumu hâline getirilen insanlık; zihinleri mahveden dünya savaşları ve kapitalizmin elinde ekonomik sömürünün her rengine maruz kalan, köksüz ve merhametsiz ideolojilerin kanlı kıskacında ruhunu yitiren bir makineye dönüştü.

Medeniyet kavramının kemal noktası merhum Cemil Meriç`in ifadesiyle “Hira`nın evlatları” eliyle insanlık tarihine nakşedilmiş, Medine`nin elinde büyüyen çocuklar fetih fetih Medine`ler inşa etmişlerdi. Batı`nın karanlık çağ olarak nitelendirdiği zaman diliminde müslümanlar; dünyaya ışık saçan, nur dağıtan münevver şahsiyetler yetiştirmiş, bu şahsiyetlerde ilim ve hikmeti katre katre süzerek karanlıkta kalan insanlığa vesilet-ün necat olmuşlardır.

Olimpos dağının çocukları ise asla kabullenmeyecekleri bu nizamı yerle yeksan etmek için her türlü hile ve desiseye başvurmuş, her yolu denemiştir. Ne diyordu Cemil Meriç merhum: “Olimpos dağının çocukları Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir.”

İslam medeniyeti değer ve ahlakıyla, hukuk ve merhametiyle, estetik ve zarafetiyle tarihin ufuklarında kaybolduğunda dünya; hakim medeniyet dışında hiçbir medeniyetin varlığına tahammülü olmayan, başka bir kültür ve medeniyetin hayatiyetini sürdürmesinin mümkün olmadığı bir yer hâline gelecekti. Batı medeniyeti hakim konuma gelince, her toplumu kendine benzetme çabası içerisine girecek ve bu çaba o toplumların zihninde ciddi travmalara sebebiyet verecekti. Batılılaşmanın diğer toplumların zorunlu bir gerçeği olduğu, bunun doğal bir sonuç olduğu ise büyük bir yalandı. Çünkü batılılaşma toplumların damarlarına fiili ve psikolojik dayatmalarla zerk edildi. Tabi bu toplumlarda batıya amade, kapı kulu kimseler de yok değildi.

İslam dünyasında batılılaşma; değerlerin savrulması, erdemlerin yitirilmesi, ahlak ve toplumsal düzenin çatlaması sonucunu beraberinde getirdi. Müslümanlar batıya ecnebi derlerdi. Ecnebi yabancı demektir. Müslüman toplumlar batılılaşınca, yüzünü batının sahte cennetine dönünce, kerameti batıda bilince, kendilerine yabancılaştılar. Kendi değerlerini ters yüz eden bir yabancılaşmaydı bu… İslam dünyasının duygu ve düşüncesini mahveden bir yabancılaşma süreciydi. Bu süreç İslam kültürüne, İslam tarihine ve İslami değerlere karşı  yabancılaşma ve geçmişten kopuş ile neticelendi.

Başta da söylediğimiz gibi zaman hakikatlerin adil aynasıdır. Geçen zaman batılılaşmanın bedelini çok ağır ödediğimizi, frenk mukallitliğinin bize pahalıya patladığını göstermiştir. Tarihten ibret almak, geçmişten ders çıkarmak aynı hatalara düşmemek açısından bir zorunluluktur. Yoksa aynı yanlışlarla aynı yörüngede dönüp durmaya devam edilir. Tekerrürler içerisinde bulunduğumuz hâli kabule mecbur oluruz. Ve Müslümanlar olarak batının kendine dahi hayrı olmadığını, kendi toplumsal problemlerini çözmekten aciz olduğunu, aklımızın bir yerine yazmalıyız…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar