Referandum sonrası CHP başkanının tahtı sallanmaya başlamıştı.
Düştü düşecek derken Kılıçdaroğlu yürüyüşe geçerek gündemi dağıttı. Üstelik kimin trenine bindiğini bilmeden…
Yürüyüş ne içinmiş?
FETÖ`den yargılanan vekilinin affedilmesi için…
Yürüyüşün adı Adalet…
Sanki İstiklal Mahkemeleri`nin zulüm dosyalarının ifşası için…
Ya da yaşı büyütülüp idam edilen gençler…
Belki de koca bir halkın kafasına zorla şapka geçirilmiş, camiler ahıra çevrilmiş, ezanlar susturulmuş…
Yoksa Tunceli`nin üstünde uçaklar bomba mı kusuyor, meclisten çıkan kararla?
Neymiş gazeteciler tutukluymuş.
Mısır`a Mehmet Akif mi sürülmüş?
Anlamadım, Refik Halit Karay`la birlikte yüzlerce aydın ve usta kaleme ne olmuş?…
****
Gazeteci dediğiniz Pensilvanya`ya “bir emriniz olursa hazırım” diyen ihanet tellalı…
Satılık bezirgân…
Hâkim ve savcılar tutukluymuş…
Pensilvanya`daki hainin işaretiyle ihanet senaryoları düzenden hâkim mi olur?
Sonra milletvekili tutuklanmazmış.
Güldürmeyin adamı!
Milletin kendisi, yani aslı tutuklanıyor da vekili neden tutuklanmasın bilader?
****
Güzergâh, Ankara`dan İstanbul`a… Aslında zahiri olan güzergâh bu...
Yoksa Pensilvanya`ya kadar mesaj var…
Çünkü aynı saatlerde Celal Kılıçdaroğlu da ölüm orucuna başladı.
Gerekçesi net… Üç sözcükle özetlemiş: “FETÖ`cü Abi İstemiyorum!...”
Duruşu ve tavrı sahici mi?
En az Kemal`in duruşu kadar sahici…
Bütün bunlar olurken CHP tabanı sokağa düşmenin travmasını atlatmaya çalışıyor.
Kafalar karışık…
Gözler puslu, üst baş toz toprak…
Otobandan kaçak geçişe izin yok…
Kılıçdaroğlu`nda ne OGS ne KGS ne HGS…
Maske takıp geçse OHAL kararları var, çizerler…
Dahası yola çıkan CHP`liler niçin çıktıklarından emin değiller.
Aylardır kontrollü darbe diye diye yırtındılar.
Taban buna inanacakken…
Pensilvanya`daki hainin “bu bir tiyatrodur” sözünün bezirgânlığını yaptığını fark etmeden zokayı yutmuşken…
Ah, yolları o ilçeye çıkmayacaktı…
Hatta Çankırı - Kastamonu üzerinden Karadeniz sahil şeridinden geçmeyi aklından geçirmedi değil Kılıçdaroğlu…
Ancak bunu coğrafya bilgisinin eksikliğine vuracaklarından çekindi. Zaten yürüyen merdivene ters biniş, Kağıttepe… Silsile halinde çoluk çocuğun ağzına sakız oldu. Bir de “Çankırı - Kastamonu`dan İstanbul`a…
Ne manşetler atar bu yandaş medya var ya!
La havle çekecekti, sözcüğü hatırlamadı, neyse dedi ve Kahraman Kazan`da durmak zorunda kaldı.
Kontrollü darbe dese tankın önünde duran Kahraman Kazanlılar herhalde FETÖ`nün müridi diye tüylerini yolarlardı.
Öyleyse Kazanlılara önce bir tebessüm, sonra yarı bir ciddiyet ve dudaklarında dökülen "Bu yiğitçe direniş sonrasında Kazan'a TBMM tarafından 'Kahraman' unvanı verilmiştir. Onlara bir kez daha teşekkür ediyor, şehitlerini saygıyla anıyoruz. Bu yürüyüş aynı zamanda şehitler için de bir yürüyüştür. Siyasi, etnik, dini bir kimliği yoktur. Tamamen adalet için, adaletten yana olanlar içindir" sözleri…
Okuduğunu anlayan CHP`liler şaşkın…
Kulağa geleni beyin süzgecine havale eden CHP`lilerin gözleri fal taşı…
Sen kalk kontrollü darbe diyen bir genel başkana inan…
Onun peşine takılıp yola çık…
Sonra bu kontrollü darbe diye tanımladığın tiyatroya inanıp vurulanları kutla.
Nutuk çarpar adamı ya!…
Kontrollü darbeyse vurulanlar da kullanılanlar olmalı değil mi?
Kontrollü darbe değilse ve FETÖ`nün haşhaşileri kalkışmayı yapmışsa o zaman CHP`liler FETÖ tarafından kullanılmakta…
Yola çıkmak da bu aşamadan sonra yolla sınırlı kalmaz…
Sokağa düşmek veya otoban kenarı…
İkisi de birbirinden beter…
Al birini vur ötekine…