M.Zeki Ergin

Riya veya Her Mukaddesin İstismarı

09.01.2012 14:05:10 / M.Zeki Ergin
İhlâs, bir eylemi yaparken bu eylemde kişisel çıkar ve menfaat gözetmemek, egosunun tatmin edilmesini hedeflememektir. Tabi eylem derken; tavır, tutum da bunun içine giriyor. Bir olayla ilgili sevincini dile getirmek, üzüntüsünü ifade etmek de bu kapsama dâhil oluyor. Bütün bunları dünyalık diyebileceğimiz, kişisel çıkar diyebileceğimiz hiçbir şeyi hedef edinmemektir ihlâs… Her tutum ve davranışında; Allah rızasını, dolayısıyla halkın salah ve menfaatini, İslam`ın/Müslümanların ve en nihayetinde insanlığın hizmetini mihenk olarak kabul etmektir ihlâs…

Bunun aksi ise Allah Resulünün gizli şirk olarak tabir ettiği, karşılığı cehennem ateşi olan riya`dır. Riya en sıradanından âlisine, en mukaddesine her şeyi istismar etme şeytanlığıdır. Ki bu kötü ahlak Hak Teâlâ katında bütün iyi amelleri sıfırlayan, hatta iyi/salih bir ameli ceza ile neticelendiren bir yapıdadır.

Gazeteler pkk`cıların birkaç kelimeden oluşan telsiz konuşmalarını sayfaları kaplayacak şekilde verdiler. Bu acı olaydan ne büyük zevk aldıklarını, olayın meydana gelmesinden dolayı ne kadar da sevinç çığlıkları kopardıklarını yazdılar. Artık operasyonlar duracak, birkaç gün daha belki yaşabileceklermiş. O yüzden büyük sevinç içerisinde imişler. Bunu çarşaf çarşaf manşetlerine taşıdılar.

İyi de bundan büyük bir sevinç, memnuniyet duyacakları konusunda tereddüdü olan var mıydı? Öyle bir zihni alt yapıya sahipler ki gözaltında kendi kadın arkadaşlarının namusu ile oynanmasını bile halkı yanlarına çeker diye sevinçle karşılayıp, çıkar gözü ile bakabiliyorlarken, bu olaydan dolayı mı üzüleceklerdi.

Ama unutulmaması, dikkate alınması gereken çirkin başka hususlar da var. En az sevinç naraları patlatanların çirkin fiilleri kadar çirkin… Zira sevinenler sadece dağdakiler değil, onlarla beraber o kadar çok sevinen var ki… Bu hazin olay üzerinden hükümete yüklenme hesabı yapanlar, karanlık mahfillerden devşirdikleri yüksek fikirlerini(!) dikkate almadığı için hükümeti hırpalamanın hesabını yapanlar…

Peki ya olaydan üzüntü duyanlar… Onlar, dile kolay 35 can haksız yere katledildi. Bu kadar evlat yetim kaldı, bu kadar kadın dul… Bu kadar ana-babanın yüreğine ateş düştü. Bu büyük acı kaldırılamaz diye mi üzüldü veya üzüntülerini dile getirdi yoksa hesapları, plan ve projeleri alt üst oldu diye mi hayıflandılar. “Tüh be! Tam da ne kadar başarılı olduğumuzu gösteriyorduk. Bu işi kökten hal ediyorduk. Şu ana kadar bu işin haledilmemesinin nedeni işin başındakilerin beceriksizliklerindenmiş, yoksa çözülemeyecek bir sorun değilmiş derken, bu da olacak şey miydi?” düşüncesi üzülen ya da üzüntü ifade eden kaç kişinin kafasının arka planının hâkim tonu değildi.
 
Eğer kafanın arkasında hâkim olan düşünce bu olmasaydı, bu olayı olabildiğince tahfif etmeye veya mazur göstermeye çalışırlar mıydı? Neredeyse ha terörist ha kaçakçı diyecek kadar işi ileri götürürler miydi? Ya da “ihmal olabilir ama kasıt yok” diye alttan alarak bu işin içinden kurnazca sıyrılmaya çalışırlar mıydı? Sanki iş kasıtlı olmaktan çıkarılıp ihmal boyutuna taşınınca katliam yapmak mazur görülüyormuş gibi…

Hz. Halid, İran seferleri sırasında ordudan bir askeri bir görev için Dicle nehrini geçmekle görevlendiriyor. Asker nehirde boğulunca arkadaşları ailesini Hz. Halid`in tedbirsizce onu bu göreve gönderdi, diye bilgilendiriyor. Ailesi işi mahkemeye taşıyor, Halife Ömer, mahkeme neticesinde tedbirsizlikle ölüme sebebiyet vermekten; eğer maktülün akrabaları razı olursa fidyeye, değilse kısasa hükmediyor. Akrabalar fidyeye razı olmayınca Hz. Ömer, Hz. Halid`in, o büyük komutanın, İslam için büyük fetihler gerçekleştiren komutanın boynunun vurulmasını emrediyor. Ta araya büyük sahabeler giriyor, maktülün ailesini ikna ediyorlar ve Hz. Halid, fidye ile kurtuluyor. Aksi halde Hz. Halid`in boynu vurulacaktı.

Hakkın icrası budur, bunun dışında ne olursa olsun haksızlıktır, hakkın yerine getirilmemesidir. Ve bu dünyada yerine getirilmeyen hak hukuklar ahirete intikal ediyor.

Diyelim ki yapılan soruşturma neticesinde olayda kastın değil ihmalin olduğu ispatlanırsa, ailelerine vereceğiniz birkaç bin lira neticesinde hak yerine geldi denilebilecek mi? Bu olay bir ömür boyu bu işin başındakilerin yüreklerini tırmalamayacak mı? Ahiretin hesabı yapılmayacak mı?

Ama herhalde önemli olan bu değil. Önemli olan bu olayın altından az bir hasarla kalkabilmek. Rakiplerin kozlarını ellerinden almak… O kadar can, yetim kalmış çocuklar, dul kalmış kadınlar ve yüreği yanmış ana-babalar… Onlar olsa olsa ikinci derece belki de üçüncü dördüncü dereceden önem arz eden şeyler.

 
Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar