M.Zeki Ergin

Batının battığını görebilmek...

11.11.2011 16:24:16 / M.Zeki Ergin

Suriye`nin devlet başkanı zulmü kendisi icat etmedi, babasından devraldı. Ama Müslüman halkın haklı taleplerine cevap vermek yerine babasının yolunu takip etti veya takip ettirildi. Anlaşılan Beşar Esed de son demlerine yaklaşmış durumda.

Kişinin durumunu en iyi kendisi bilir. İçinde bulunduğu durum kendisini zora sokmuşa benziyor ki emsalleri gibi son kartını da oynuyor. Son kartları da basın üzerinden Batı`ya mesaj göndermek; “Biz ‘radikal` İslam ile mücadele ediyoruz.”

Bu mesajı Hüsnü Mübarek de Zeynelabidin bin Ali de vermişti. Değişik ülkelerin diktatörleri de değişik zamanlarda bu mesajı çok sık olmasa da kullanıyorlar. Ama her nedense bu genellikle onların son mesajları oluyor.

Her şeyi Batı`dan belledikleri, hatta üzerlerinde oturdukları tahtlarını da onlara borçlu oldukları, Batı`ya ilahi bir güç gözüyle baktıkları için gizledikleri yüzlerini artık deşifre etmek zorunda kalıyorlar.

Geçenlerde Beşar Esed de Batılı bir gazeteciye verdiği mülakatta bu son kartını kullanıyordu. Ona göre Suriye`deki savaş halkın hak ve hukuku için yapılan bir savaş değil de laik Arap Milliyetçiliği ile Radikal İslam arasında vuku bulan bir savaş ve bu savaş 1950`den beri devam eden bir savaş.

Söylediğinde yalan yok. Yanıldığı nokta şu; O bu savaşın Batı tarafından kışkırtıldığını sanıyor veya buna inanıyor. Bu savaşın babasından kendisine miras kalan ve kendisinin devam ettirdiği zulüm, akıttığı mazlum kanı ile mazlumların gözyaşının bir neticesi olduğunun farkına varamıyor veya varmak istemiyor. Her şeyin Batılılar tarafından yönlendirildiğine inanıyor. Oysa Batı bu kadar ilahi bir güç sahibi olsaydı iddia ettikleri gibi bu karışıklıkları ilk önce İran`da çıkaracaktı başka yerde değil…

Her şeylerini Batı`ya borçlu bilen gasıp taht sahiplerini anlamak belki bir nebze anlaşılabilir, ama bir Müslüman niye Batı`yı bu kadar memnun etmeye çalışan mesajlar verir anlayabilmiş değilim. Acaba Batı bu kadar güçlü de biz mi küçük görüyoruz, yoksa onlar mı gözlerinde çok büyütüyorlar. Oysa eğer Batılılara kalsaydı, ne Hüsnü Mübarek`in ne de Bin Ali diktatörünün ebediyen gitmesini istemezlerdi. Halkın bu büyük fedakârlığından sonra kalkıp onları okşamaya çalışmak o kadar mazur görülecek bir şey olduğu kanısında değilim.

Seçimlerde halkın yüzde kırk birinin oyunu almış en-Nahda`nın lideri Raşid Gannuşi`nin iki de bir de biz Türkiye`yi örnek alıyoruz ve bunu da Batı`nın gazabını(!) üzerine çekmemek için yapması doğrusu kendi halkı tarafından da diğer Müslümanlar tarafından da çok yadırganacağı kesin.

Bugün Batı çöktü çökecek analizlerine muhatap olan bir dev ama bu dev kof.

İçinde bulunduğu bunalımdan çıkmak için liderlik yapacak tek bir adam dahi bugün Batı`da ortaya çıkabilmiş değil. Avrupa`nın önüne bir viraj çıktı bu virajı alacak tek bir adam dahi bulunamıyor. Eski bildik kaba yöntemlerin dışında bir çıkış yolu bulamıyorlar. Bu yöntemleri uygulayacak güçleri de bugün yok. Öyle ise bu ürkeklik neden

Neden Gannuşi hak hukuku gözeteceklerini söylerken bu kutsal kelimelerin önüne demokrasi sözcüğünü koyuyor da İslam`ın ilahi adaletini bu kelimelerin önüne koymuyor. Demokrasi dedikleri şey Şeriat-ı Garra`dan daha mı adil. Ya da bu kelime(demokrasi) Müslüman halklara daha mı cazip geliyor. Hiç zannetmiyorum. Olsa olsa bu sinmişliğin ifadesidir. Ve bu sinmişlikle istenilen, arzu edilen hedeflerin gerçekleştirileceğine fazla kani değilim.

Allah`ın, önümüze eğilmek nedir bilmeyen, imanı, yüreği güçlü liderler koyacağı günlere vasıl olmak dileğiyle…

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar