Mustafa Karakaş

Ey Müslümanlar sakın FETÖ gibi olmayın! Mahvolursunuz!

26.07.2020 05:23:32 / Mustafa Karakaş

Aman ha aman! FETÖ gibi olmayın

Ayasofya’nın açılması sürecinde bazı Müslüman bireylerde FETÖleşme temayülü gördüm.

Ne demektir FETÖleşme temayülü? Açayım.

FETÖleşmek demek ümmet ile aynı frekansı tutturamamak demektir.

Ümmet ile aynı duygusal havayı teneffüs etmemek, edememek demektir.

Misal 28 şubat süreci…

Gençliğimizin en güzel yıllarında şaşırarak izledik onları.

Normalde çok da siyasetin içinde olan bir insan değilim, toydum hatta yer yer Refah Partisini eleştirdiğim de oluyordu ama ne zaman ki Erbakan 28 Şubat cuntasının hedefi oldu, ne zaman ki onu indirmek için medya linçine başladılar tüm benliğimle Erbakancı olmuştum.

Merhum Erbakan’ı İslami duruşundan dolayı dövmeye çalıştıklarını görüyordum ve bunu sindiremiyordum. Muhtemelen değil kesinlikle biliyorum ki o yılların tüm bilinçli Müslümanları benimle aynı düşünce ve çizgideydi.

Ama Peki FETÖ zihin dünyası… Onlar nerede duruyordu dersiniz?

Fetullah Gülen’in Kanal D’de (Merhum Erbakan’a hitaben) ifadesi şuydu: Beceremedin bırak.

Henüz toydum. O yüzden çok şaşırmıştım bu ifadelerine

Merhum bıraktı(rıldı).

Sonraki yıllar!

Başörtü eylemleri ve artık üniversitedeyim…

Türkiyeli Müslümanlar çok büyük bir direniş gösteriyor cunta rejimine karşı. Aylarca süren direnişi bitiren /en azından zaafa uğratan/ Gülen’in ‘başörtü furuattır’ sözüydü. Kızlarına başörtüyü çıkart dediler.

Çıkardılar.

Yine genel kitleden farklı davranmışlardı. Ama artık şaşırmıyordum. Sanırım o yıllarda hepimizin çabuk öğrenme gibi bir yönü vardı.

Aradan zaman geçti. 2010 yılına geldik. Siyonist azgın rejim Gazze’ye insani yardım götürmek isteyen gemilere korsanlar gibi saldırdı, Mavi Marmara katliamı yaşandı ve 9 şehid verdik.

Sadece Türkiyeli Müslümanların değil ümmetin böğrüne ateş düşmüştü. Ama içimize kor gibi düştüğünde “onlar şehid değil” demiş ve azgın rejim için “otoriteden izin alınmalıydı” demişti.

Bunlar, bizimle aynı üzüntüyü yaşamadıklarına dair örnekler.

Bir de sevinçlerimize gelelim!

Kassam Tugayları misilleme hakkını kullanıp siyonizme füze fırlattığında o, “israilde bombaların korkuttuğu çocuklar için ağladığını” söylüyordu. Bombaların paramparça ettiği çocuklara değil, korkan çocuklara ağlıyordu.

İhvan’ın başarısına mı sevindiler? Hayır.

Erdoğan’ın Davos’taki çıkışıyla mı gurur duydular? HAYIR.

Yani ümmetin acısını iliklerinde hissetmedikleri gibi sevincine de ortak olamıyorlardı.

İşte FETÖleşme temayülünden kastımız bu!

Müslüman, ümmetin ortak bir sevinç içerisinde olduğunu görünce sevince ortak olmalı, hüznünü de paylaşmalıdır.

Önce Ayasofya’nın açılmasına sevinir, sonra hükümetin yanlış politikalarını elbette eleştiririz.

İhvan Hükümeti darbeye uğrarken ve şehitler verirken akıl vermek yerine önce yas tutulur, sonraki süreçte “bu Müslüman kardeşlerimiz nerede hata yaptı acaba?” diye elbette bir sorgulamanın içine girilebilir. Fakat yas tutmadan fakat Müslümanların ortak sevincinin içinde olmadan ha bire ayrılığa oynamak “sorgulayan Müslüman” olmak değildir.

Buradaki incelik öncelik sıralamasıdır. Önce yasımıza, sevincimize ortak ol sonra eleştir.

Demem o ki sıralamayı göz ardı edersek adaleti sağlayayım derken zulmedenlerin yanında konumlanmış olabiliriz.

Dikkat buyurun Selefi Nur Partisi de sıralamayı doğru yapamadığı için itibarını kaybetmiştir.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar