Yazımı yazmadan önce bir iki vatandaşa ‘İnsanların neye ihtiyacı var?` diye sorduk. Gülerek, ‘insanların paraya ihtiyacı var.` Dediler. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana derken artık yiğit soğan da bulamaz olmuş diye ardı arkası gelen serzeniş ve arzuhal şeklindeki latifeler art arda sıralandı.
Evet, ülkemizdeki pahalılık, piyasalardaki durgunluk, ekonomi anlamındaki belirsizlik, doların iniş ve çıkışları… Tüm bu sebepler yıllardan beri rahat içinde olarak selametle yaşayan halkımız için gerçekten zor. Adamlar, soğanla patatesle ekonomik darbe yaptılar desek abartmış olmayız. Her şey şu soğan fiyatlarıyla sanki başladı. Yanılıyor muyuz yoksa? Gelişmiş tarım yöntemleri ile değil normal yöntemlerle dahi yapıldığı takdirde 210 milyon insanı doyuracak tarım alanlarına sahibiz. Böyle bir ülkenin insanının kuru soğan, patatese muhtaç olması gerçekten de üzülecek, hayıflanılacak bir durumdur.
Ülkemizin insanının şu süreçte belki nakit anlamda bir sıkışıklığı olsa da belki de cumhuriyet tarihi boyunca en müferreh olduğumuz yılları yaşadığımızı, yaşlılarımızdan duymayan yoktur herhalde. Gerçekten de bu patates, soğan pahalılığı başlamadan önce, genel anlamda ülke ekonomisi komşu ülkelere kıyasen çok iyiydi. Bu süreci de inşallah ülkemizin civanmert insanı atlatacaktır. Dikkat ederseniz Amerikan`ın küresel patronluğuna hayır çeken her ülke kıskaca alınıyor. Sudan`da Ömer b. Bişr, komşu ülke İran, Venezula Başkanı kısaca ABD ve israil`e hayır diyen içişlerinde ciddi bir muhalefet görmeye başlıyor. Her şeye rağmen, İmam Humeyni`nin dediği gibi büyük şeytan ABD`nin patronluğuna hayır diyen bir millet olmalıyız. Demir-çeliğe mi zam yapar, dolara mı ne ye yaparsa yapsın. Bu kurduğu sömürü düzeninin çarkını kırıp parçalayacaktır Muhammed Ümmeti inşallah.
Bu arada almaya, harcamaya, alışmış bir topluma dönüştürdüler bizi. Küresel ekonomiyi yönetenler, paranın bile cebimize gitmesine razı değiller. Kredi kartları ile paramızı kendi çarklarında çevirir oldular. Sınırsız tüketim, sınırsız ihtiyaç sahibi olan kapitalist toplumların genel karakteri olarak bağımlı olduğumuz ihtiyaç olarak gördüğümüz birçok şey var artık. Dolayısı ile borcu olmayan bir kişi var mı bu toplumda? Hele şu ihtiyaç kredileri ile bankalara çalışanlarımız yok mu? Bakıyorsun adam daha otuzunda saçı başı ağartmış. Niye sebebi borç! Bir ev bir araba için ömür tüketen bir halk oluverdik. Yazık değil mi? Gençliğini, hayatını her şeyini, bir ev bir araba için harcamaya! Bir ev almak, iki odalı bir evde oturmak bu kadar zor olmasa gerekti? Niye bizim tüm hayatlarımız bir ev bir araba almak için ipotek altına alınıyor? Bu zalim düzen kimin? Acaba tarihin hangi çağında başını sokacak bir eve ve yol gitmene vesile olacak bir vasıtaya sahip olmak bu kadar pahalıdır?
Borca karşı çıkan bir peygamberin ümmetiydik. ‘Hani birinin cenaze namazını kılmadan önce bu adamın borcu var mı? Malı var mı?` diye sorarmış Allah resulü. Eğer borcu malından çoksa cenaze namazını kılmazmış.` Allah aşkına acep günümüzde malı borcundan fazla olan kaç kişi kaldık? Öldüğümüzde borcu olmadan, arkamızda namaza duracak kişilerin borcunu hesap etmeden gönül huzuruyla tabutu taşınan insanlardan olabilecek miyiz? İşte Ecdat-ı Salihan hep bu hesabı yaptı? Biz niye bunun hesabını yapmıyoruz ki? Niye borçlanma konusunda bu kadar cesuruz? Sanki ecdadımızı borçlanmaya olan cesaretimizle geçtik, bayağı solladık! Çünkü eskinin insanları ahireti hesaba katıyorlardı. Kimsenin minneti olmadan ömür sermayesini bitirmek isterlerdi. Kıyamette yüzü kızaranlardan olmak istemezlerdi.
İşte piyasalardaki dengesizliğin, paraya aşırı ihtiyacımızın, dünyaya tapacak kadar bağlılığımızın sebebi kapitalizmin bize hükmetmesindendir. İslam ümmetinin 1. Dünya Savaşı`ndaki yenilgisindendir. İnsanların şerefli bir hayat yaşayabilmeleri için, herkesin asli ihtiyaçlarını borç etmeden giderebilmesi için hayat kitabımız, insanlığın kullanma kılavuzu olan Kur`an`ın sunduğu hayat modelini tekrar Ecdat gibi yeryüzüne egemen kılmalıyız.
Dünya ve ahiret mutluluğuna erişen kullardan olma duası ile…