Muhammed Ali Akay

Xali Mustafa, Ah Suriye-Ah Ümmet!

19.07.2018 07:53:00 / Muhammed Ali Akay

Çocuk yoğun bakım ünitesinin önünde tam 20 gündür bekliyordu. Türkçe sadece birkaç kelime konuşabiliyordu. Birkaç soru sorunca “Türkçe çok az” dedi. “Arapça anlat, anlarım” dedim. Bebeğin ismi Mustafa`ymış. Bağırsak ameliyatı olmuş. “Annesi yok mu” dedim. “Suriye`dedir”, dedi. Cerablus`tan gönderdiler. “Sen de mi Suriye`deydin.” “Hayır, ben Adana`da Suriyeliler kampındaydım.”

Yani eşinle ayrı mı yaşıyordunuz, diye sordum.  Yok, eşim de Adana`daki kampta. Peki, bu çocuğun annesi Cerablus`tadır demiştin. Evet, gülümseyerek ben (Xali Mustafayım) yani Mustafa`nın dayısıymış. Babası yok mu dedim. 4 ay önce Mustafa doğmadan babası daha 24 yaşında iken Türkiye ile beraber Afrin`deki PYD`ye karşı yapılan savaşta Özgür Suriye ordusunun askeri iken vurularak öldürüldü. Boynunu büktü. İsmi neydi? O da Mustafa. Zaten Mustafa`ya babasının ismini verdik. Dört çocuğu bırakıp gitmiş Mustafa.

Peki, senin adın ne, diye sordum. Benim ismim Adil, dedi. Niye 20 gün bu kapının önünde bekledin ki Adana`ya gitseydin, çocuğu yoğun bakımdan çıkarttıklarında gelip alırdın. Adana`dan Antep`e gelmek kolay; fakat geri gitmek zor, dedi. Peki, çocuğu taburcu edince ne yapacaksın diye sordum. O da ben Adana`ya, bebek Mustafa`yı da annesinin yanına Cerablus`a göndereceğim, dedi. Gözlerim doldu. Bu mazlum dayıya, daha doğmadan babasız kalan bebek Mustafa`ya, 24 yaşında iken 4 çocuk geride bırakan, Suriye`nin gaddar savaşında öldürülen Mustafa`ya ve bu durmadan belki de daha kötü halde olan nice ümmetin mazlumuna, mustazafına ağladım ağladım…

Çaresizlik, acizlik, zayıflık, zalimlerin zulmüne karşı bir şey yapamamak işte her gün yaşadığımız hisler bunlar değil mi? Bu anlattığım tablodan çok daha beter sahneler belki de sizler de şahit olmuşsunuz. Ama bu zulüm nereye kadar sürecek? Zalimler zulmü katmerleştirmek için bir araya gelip Trump ve Putin el sıkışırken bizim Müslüman liderler Rusya gibi bir aracı olmadan bir araya geldiklerini görmedik. Mesela Putin arada olmadan Erdoğan ve Ruhani`nin el sıkıştığını veya Suriye için görüştüğünü duyan, gören var mı? Irak, Pakistan falan demeyeceğim zaten. Irak işgal edilmiş ve halen ABD güdümünden kurtulamamış, Pakistan ise yargı darbesi ile saf dışı edildi bile. Umut veren iki ülke var: Biri İran biri de 15 Temmuzla can vererek esaret zincirlerini kıran Türkiye.

İran da her gün içten ve dıştan kuşatılan, 40 yıla yakındır ambargolara uğrayan, son dönemlerde ise özellikle ekonomik baskılarla bunaltılan ve etkisizleştirilen bir ülke konumuna getirildi. Yani operasyon yapılmak için, Irak ve Suriye`ye dönüştürülmesi için neredeyse kıvama getirilmiş durumda. Sıra İran`da ve hemen sonra tabi ki de Türkiye…

Hani şair demiş ya: ‘`Nato hedef belirlemiş/İslam`ı yok edecekmiş/ Satılmışlardan söz almış/ Gelin kıyam pınarına/Makam, mevki, mal ve şöhret/ Hepsi zillet hepsi dökme/Birliktedir ancak izzet/ Gelin vahdet pınarına`` Ümmeti, mazlum Suriye halkını ve kendi halklarını kurtaracak özgür iki ülke var. İran ve Türkiye`nin bir araya gelip Rusyasız, ABD`siz siyaset geliştirmeleri gerekir. Özellikle Cumhurbaşkanının küresel emperyallerin oluşturduğu dolar, kur baskısına karşı milli paralarla alış veriş yapalım önerisi çok değerlidir. İran`a uygulanan ekonomik baskılar her geçen gün şiddeti arttırılarak ülkemize de uygulanmaktadır. Geçen gün rahmetli Esat Coşan Hoca`nın yıllar önce Türkiye ve İran ile ilgili beraber siyaset geliştirme konusundaki sözlerini okudum. Ki bu konuda Erbakan hocanın girişimleri takdire şayandır ve örneklik için yeterdir diye düşünüyoruz.

Az sözle meramı anlatabilmek zor gerçekten de. Ama kısaca şunu ifade edeyim: Osmanlının padişahları Farsça şiir yazacak kadar, komşu İran`ı önemsemişler. Ve bu iki ülke eğer güç ve tecrübelerini birleştirirlerse Allah`ın izni ile ayakta durabilirler. Selam ve dua ile…

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar