28 Şubat 1997 yılında, 9 saat süren MGK toplantısında alınan kararlar ile başlayan bu sürecin yıl dönümündeyiz. MGK toplantısında alınan kararları kısaca özetleyecek olursak: İlk vurgulanan; laikliğin, Türkiye`de demokrasi ve hukukun teminatı olduğuydu. Ardından tabii ki de laiklik ile ilgili yasaların uygulanması hükümetten istendi. ‘Tarikatlara bağlı okullar kapatılsın ve 8 yıllık kesintisiz eğitim alınsın. Yani imam- hatip ortaokulları kapansın. Kur`an kursları denetlenerek tevhidi tedrisat kanunu uygulanmalı ve Kur`an kursu açan herkes gerekli cezaya çaptırılmalıdır. Kıyafet Kanunu`na riayet edilmeli ve riayet etmeyenler hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır. Kurban derisi İslami derneklere verilmemeli…` gibi birçok konuda emirler yağdırıldı. 28 Şubat süreci, 28 Şubat 1997`de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı, ordu ve bürokrasi merkezli süreç başlatıldı.
İşi uzatmaya 28 Şubat`ın mimarı generallerinin deyimi ile ‘mağdur edebiyatı` yapmaya gerek yok. Meseleyi daha iyi anlamak için şapka kanununa muhalefetten dolayı idam edilen İskilipli Atıf Hoca`yı, yıllarca zindan hayatı yaşattırılan Üstat Bediüzzaman`ı hatırlatmak isteriz. Özellikle 25 Kasım 1957 tarihinde 23. Hükümeti kurduktan 3 yıl sonra 26 Mayıs 1960 darbesi ile başbakan iken idam edilen Adnan Menderes`i hatırlatmamız gerekir.
Gerek 60 Darbesi (Hatırlarsanız 60 Darbesini yapanlar halka seslenirken demişlerdi ya ‘NATO ve CENTO`ya inanıyoruz ve bağlıyız.`) gerek 28 Şubat 1997`deki darbede Turancılık ve Batıcılık fikrini devlete ne olursa olsun kabul ettirmek isteyen güçlerin müdahalesi neticesinde oldu. Bu darbede başbakan Erbakan Hoca idam edilmese de hem kendisi hem de Müslüman halk çok acı çekti. Bu darbe; yaklaşık 200 yıl önce tohumu ekilen ve özenle büyütülüp bugünlere getirilen ırkçı, özünden uzak, atalarının inancından yüz çevirmiş, İslami hayata son derece düşman bir aklın emri ile yapılmıştır. Bu aklı, uzaklarda aramaya gerek yok. Üniversitelerde, mecliste, kahvehanede hatta camide dahi, karşımıza çıkmış bir şekilde görebiliriz.
28 Şubat bin yıl devam edecekmiş; diyorlar. Hayır, yüz bin kere hayır diyoruz. Bu devran böyle gitmez. Bu akıl(Turancı, batıcı), ömrünün son günlerini yaşıyor bu coğrafyada. 15 Temmuz aslında bu ülke insanının, Batı`ya, Turancı, ırkçı zihniyete ve İslami olmayan tüm ideoloji ve akımlara verilmiş en büyük cevaptır. Halkımız füzelere, tanklara rağmen biz Allah`a bağlıyız dedi ve noktayı koydu.
Ülkemiz gerçekten de çok zor günlerden geçiyor. Aslında sadece ülkemiz değil insanlık yeni bir bahara gebe. Zifiri kışın sonlarına geldik desek abartı olmaz. Bazen mart ayında hava bozsa da İLKBAHAR GELDİ ARTIK. Kimse endişelenmesin. İslam`ın ve Müslümanların aleyhine kim hareket ederse kaybetmeye mahkum olur. İslami değerlerinden taviz veren her parti ve kurum yanlış hesap içine girmiştir. Müminlerle ittifak etmeyen, gücünü Müslümanlar için kullanmayan her yapı bu coğrafyada silinip gider.
Bu son gelinen noktada Müminlerin bedenleri de ruhları da zalimin her türlü oyununa bağışıklık kazandı. Bu bağışıklık 28 Şubat 1997 darbesiyle, 26 Mayıs 1960 Darbesi ile acı çeke çeke elde edildi. Bir halk düşünün ki binlerce ferdi zindanlara girmiş, yüz binlercesi soruşturmalardan geçmiş, binlercesi hicret etmiş ve yüzlercesi de şehit edilmiş. Artık böyle bir topluma F-16`larla füze de atsan çatıdan senin uçağına atlamak ister. Çünkü zulmün iğrenç yüzünü defalarca görmüş ve zalimi iyi tanımış. Ey İslam`a irtica diyerek düşman olanlar! Artık böyle bir çelik yüreğe sahip bir halkı, hangi silahın esir alabilir. Allah size belli bir dönem fırsat verdi ve sizler yeryüzünde bozgunculuk çıkarttınız. Ama bu fırsat elden gitti. Haberiniz olsun. Bakmayın Mısır zindanlarına, ülkemin Yusufları sakın umutsuzluğa kapılmasın. Bu devranın sonuna geldi artık.
Dünya ve içindeki tüm mahlukat zulümden dolayı şikayet ediyor. O yüzdendir ki zemzem çekilmek üzere, Kâbe`ye taş büyüklüğünde yağan dolular Allah`ın kâfirlere ve münafıklara olan öfkesinin göstergesidir. Allah`ın azabı gelince ‘Firavun gibi secde de etsen boş!`
Bakın 28 Şubat mimarı gazeteler her geçen gün İslam ve Müslümanlara aleyhinde haber yapıyor, manşet atıyor. Kimse ben hükümetin abası altındayım demesin. Saldırı yapılırken ayrım yok. Mesela bir manşette ‘ FETÖ gitti Hayrat geldi` derken diğer manşette ‘İHH okullarda para topluyor` bir başka manşetinde ‘300 bin kişi okullarda Peygamber Sevdalıları tarafından yapılan sınava girdi` şeklinde irtica hortladı deyip kinlerini kusuyorlar. Diğer taraftan laikliğin bekçisi olan CHP Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz`a soru önergesi veriyor. Niye?
Niyesini herkes biliyor. Peki, tüm bunlar olurken İslami kesim ne yapıyor? Mesela İHH okullarda para topluyor gibi manşetlerle kinini kusanlara verilen tepki nedir? Okullarda yapılan birçok İslami hizmetler, Memur Sen`in kolu Eğitim Bir Sen`in desteği ile yapılıyor. Acaba saldırılara Memur Sen`den niye bir karşılık gelmiyor? Niye bir basın açıklaması ile ithamlara cevap verilmiyor. Zalime karşı niçin birbirimizi savunmuyoruz. Benim derneğime bir şey olmasın, partime kimse karışmasın, yurtlarım her ortamda çalışsın mantığı ile hareket edenler bilsin ki zalimler tek tek hepinizi yemeye yeminlidir. Hiçbirinizin gözyaşına, takiyyesine, ben de laikliği savunuyorum demenize bakmazlar. Ve merak ediyorum acaba milli eğitim ile mutabakat imzalanarak yapılan 300 bin insanımızın katıldığı siyer sınavı için CHP`nin verdiği soru önergesine İsmet Yılmaz ne cevap verecek? Sahiplenecek mi? Açıkça söyleyeyim ki kurtlar önce sarı öküzü, ardından hepinizi yemek isterler. Said Şahin birçok yazısında bu hikâyeden bahsetmiş, merak edenler o yazılara bir baksın.
Bugün yeni 28 Şubatlar yaşanmasın diyen herkes hodgamlıktan (kendi keyfini düşünmekten), hodendişlikten (kendi için endişelenmekten) hodbinlikten (kendini beğenmekten) kurtulmalıdır. Hudabin (Allah`ı tanıyan) ol kardeşim, HAK-ENDİŞ(hakkı düşünen) OL MİLLETİM, HUDAPEREST OLUN HALKIMIZI YÖNETENLER…
SELAM VE DUA İLE…