Mirali Yıldırım

Dualarımız ne zaman tecelli edecek?

25.02.2018 00:35:00 / Mirali Yıldırım

Dünya zulme doydu, yeryüzü kan ağlıyor. Özellikle de Ortadoğu kan ve gözyaşının olmadığı bir an bile geçiremiyor.

Şer cephesi zaferler kutlarken; hayır cephesinde de aralıksız olarak mazluma dua, zalimin helaki için de beddua ediliyor. Gerçek; olan yine çaresize, en haklıya oluyor. Analar ağlıyor. İçimiz kararıyor, umutlarımız kırılıyor; adamlığımız, delikanlılığımız kaldıramıyor. Mazluma olanlara karşı çaresizliğimiz; gururumuzu ayaklar altına atıyor, yerin dibine geçiriyor.

Zalim belli, mazlumun hali ortada. Hiç bir şey yapamıyoruz; dramın yardımına koşamıyoruz, derman olamıyoruz. Umutlar kararmış, yeryüzü karanlık; mazlumun gözü ufukta. Ufuklardan gelecek umutlara kilitlenmiş, gözler çöl sıcaklığında hep hayal ve serap görüyor.

Aynı hatalar, benzer sonuçları doğuruyor. Gelin 106 yıl gerilere gidip aynı coğrafyada yaşananlara bakalım; dersimizi ona göre çalışalım. Balkan savaşları; Ortadoğu ve Afrika savaşları, I. Cihan Harbi ve buralarda tarihe karışan Dünya Devleti Osmanlı`nın şahsında Haçlıların katlettiği yüz binlerce çaresiz insan ve talan edilen Müslüman memleketler için Akif`in dediklerine bakalım.

“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!...
Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i
En sonra, Salîb(Haçlı) Ormanı görmek Harameyn'i..
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?..
İslâm ayakaltında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?...
Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

Aynısını yaşıyoruz. Şunu görüyor ve anlıyorum: Rabbim; zamane Firavunlarının mülküne varis edeceği Müslümanları ateşte yakarak temizliyor. Bu temizliği yaparken de kimilerini cennet-i ala`ya, kimilerini nar-ı cehenneme, oranın da en dip ateşlerine müstahak edecek büyük suçlar işletiyor.

“Sakın, Allah`ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim 42)

O gün; hem dünyada hem de ahrette; Muztaz`afların zaferi, kafir, zalim ve gafillerin zilleti olacak. Ahirette de dahası olacak.

Kurtuluş umudumuzun azaldığı şu günahkâr asrımızda ne çok CENNET YOLCULARINI uğurluyoruz İlahi!

Dualar elbette AH`lar eşliğinde Arş-ı Ala`ya ulaşmış. Şimdilik gazap olarak yağmakta; mazlumun canı, zalimin de insanlık adına biriktirdiği tüm değerlerini yakıp kül etmekte ama şu da biline: “Ocakta közüm; karnımda sözüm(üz) var/Halden bilene!”

Ve “Mazlumların zalimlerden öç alacağı günler, zalimin zulmünden daha çetin olacaktır.”(Hz. Ali). Vesselam.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar