Mehmet Yavuz

İki şaşı bakış

22.01.2016 09:19:00 / Mehmet Yavuz

Çatışmalı ortamdan herkes ve her şey zarar görüyor.

Her şey kıymetten düşüyor.

Tarihle birlikte toplumsal hafıza, kültür, sanat, ticaret vs. yok ediliyor.

En önemlisi ise insan.

İnsan ölümleri kolaylaşıyor.

İnsan ölümlerinin kolaylaştığı bir yerde medeniyetten bahsedilemez.

Mazlum halkın payına düşense yine ölüm ve zulüm oluyor.

Israrla görülmek istenmese de mesele; biri ana, diğeri de tali olmak üzere iki sacayağı üzerine oturuyor.

Ana sebep, Pkk veya başka örgütlerin doğmasına, serpilip gelişmesine sebebiyet veren 93 yıllık laikçi ve ırkçı sistemin bizatihi kendisidir.

Hakların inkârı ve ihlali üzerine kurulmuş bu zulüm sistemi, Allah`ın “vardır” dediği haklara “yoktur” demiş ve demeye de devam etmektedir.

Sistemin bu inkârcı ve tekçi yapısına yönelik zaman zaman bazı iyileştirmeler yapılmış olsa da ana gövdesi olduğu gibi durmakta ve hastalık üretmeye devam etmektedir.

Bu ana gövde, sistemin en görünür yüzlerinden biri olan 82 faşist askeri cunta ürünü, vesayetçi, ideolojik ve ırkçı nitelemelerle dolu yürürlükteki anayasadır.

Bu ana sebep; meselenin özü, esası ve kendisidir.

Çatışmalı süreç, silah, kan, gözyaşı veya herhangi bir durum bu ana sebebin gündemden düşürülmesine veya göz ardı edilmesine kesinlikle sebebiyet vermemelidir.

Hakların kaynağı olan Hak Teala`nın kullarının barış, adalet ve esenlik içinde yaşaması için kullarına verdiği ırkî, cinsî veya etnik farklılıklar güvence altına alınmadan ve bu konudaki hakların cümlesi verilmeden çatışma, cerbeze, kaos ve anarşinin eksik olmayacağını bilmek zorundayız.

Tali dediğimiz ikinci sebep ise, sistemin bu çarpık yapısından neş`et eden, silahlı örgüt ve bileşenlerinin Kürt halkının inancı başta olmak üzere geleneksel yapısına, tarihi gerçekliklerine ve sosyo-kültürel dokusuna uymayan 30-40 yıllık pratiğidir.

Sisteme karşı olduğunu söyleyen ama çoğu zaman sistemin aynısı kodlarla hareket bu yapı, halk için(!) halka zulmetmiştir.

Meselenin adını tam olarak koymak gerekirse, “Hem sistemin hem de silahlı örgütün çarpık, ideolojik ve şiddete dayalı baskıcı yapısı arasında kalan çaresiz halkın mazlumiyeti, mağduriyeti” meselesidir.

Son tahlilde silahlı örgütün “Kıra dayalı şehir gerillacılığı, devrimci halk savaşı, devletsizliği ilke edinen komünal düzlem ve kanton ilanları” gibi ayakları yere basmayan ütopik yaklaşımlarla şiddeti şehirlere taşıması, halkın şiddet sarmalı içinde kalmasına ve belki de son 30 yılın en büyük zulümlerine maruz kalmasına sebebiyet vermiştir.

Öcalan`ın “30 yılda 40 bin kişi öldü, mesele çözülmedi. Bir yılda 40 bin kişi ölürse o zaman mesele daha kolay çözülür.” şeklindeki akıllara zarar yaklaşımı da meseleyi özetler niteliktedir.

Buna karşın devlet güçlerinin şehir gerillacılığına karşı koyma adına ortaya koyduğu pratik, bir kez daha halkın iki ateş ortasında kalmasıyla sonuçlanmıştır.

Hele hele halkın canına “tak eden” uzun süreli sokağa çıkma yasakları, tam bir zulme dönüşmüş durumdadır.

Çözüm açık ve net:

Silahlı örgüt; halka, kendisine, insanlığa zarar veren ve özellikle bölge halkına ağır bedeller ödeten bu saçmalıktan vazgeçecek ve silahlı unsurlarını şehirlerden çekecek.

Hemen ardından devlet güçleri de sokağa çıkma yasaklarına ve operasyonlara son verecek.

Çatışmalı süreç beraberinde maalesef çözümsüzlüğü egemen kılacak şu iki şaşı bakışın ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir:

Devlet- hükümet yetkililerinin yanlış uygulamalarını görüp örgütün yanlışlıklarını görmezden gelen yaklaşım.

Silahlı örgütle olan ideolojik yakınlık veya iktidardaki partinin yöneticilerinin İslami kodlarından duyulan rahatsızlık üzerinden meseleyi ele alan bu bakış açısı, akademisyenlerin bildirisi ile ete kemiğe bürünmüştür.

Bir diğeri ise Pkk`nin; halkı içine atmaya çalıştığı yangını görüp devletin-hükümetin yanlış uygulamalarını görmemeyi yeğleyen yaklaşımdır.

Bu da beraberinde devletin “la yüs`el” olduğu gibi sakat bir anlayışın ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Sebebi veya sonucu kayırıcı bu her iki yaklaşım da çözümün önündeki iki büyük engel, iki şaşı bakıştır.

Şartlar ne olursa olsun, ister savaş, ister barış;

“İslami hassasiyet, İnsani haysiyet, Hak ve hukuk” kurallarına riayet esas olmalıdır.

Selam ve dua ile…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar