Elbette ki Gazze’nin destansı direnişi devam ediyor. Bir avuç insan 77 düvele boyun eğmiyor. Şartları ne Çanakkale ile kıyaslanabilir ne de Bedir’le. İnsanlık tarihinde bir örneği daha olmasa gerek. Ölenlerin yaşayanlardan daha şanslı olduğu bir cehennem Gazze. Daha ne kadar sürdürebilirler bilmiyorum.
Arap’ı korkak ve hain diye aşağılayan içimizdeki kimi korkak ve hainler görsünler ki İslam elbisesi Arap’ta Hamas, bizde Çanakkale, Mısırda Sisi’nin tanklarını göğsünü açan İhvan, Yemen’de Husi, Lübnan’da Hizbullah olur. Ve elbette İslam elbisesi çıkarılmış Arap da Türk de Kürt de taş olur, heykel olur, kral olur, korkak olur, şarap olur, dans olur hain olur.
Bir önceki seçimde “biz sendelesek Kudüs düşer” denilmişti. Özellikle Güney Afrika’nın Soykırımcı Siyonist’lere Lahey Adalet Divanı’nda dava açması ve mahkemenin tedbir kararı almasından sonra Gazze, Türkiye gündeminin trafik kazalarından sonrasına dahi düştü. Hatta şayet ABD’li bir yetkili o gün Gazze ile ilgili bir şey konuşmamışsa haber bile olmuyor.
Elbette ki gündem belirleyen medyanın büyük çoğunluğu ya iktidara yakın ya da iltisaklı. Bir ima ve işaret pozisyonlarını belirler. Birkaç muhalif kanal zaten HAMAS’a düşman ve bizdeki suskunluktan oldukça memnunlar. Siz hiç CHP’nin İktidarı, İsrail ile güllük gülistanlık yürüyen ticari ve siyasi ilişkisi üzerinden eleştirdiğini gördünüz mü? Asla!
İslami çevreler zaten tamamen sayın cumhurbaşkanına angajeler. O da Lahey’den bu yana Gazze’yi hiç konuşmuyor. Mesele adeta Güney Afrika’ya havale edilmiş gibi. Geriye haftada en az iki gün memleketin birçok yerinde çok büyük protesto ve destek gösterileri ile basın açıklamaları yapan HÜDA PAR ve ona yakın STK’lar ile yayın akışının çoğunu Gazze’ye ayıran Rehber TV ile Kudüs TV kalıyor. Onlar da basın ambargosuna maruz bırakıldılar; hiç konuşulmuyorlar.
Çok net görüldü ki basın, gündemi takip eden değil belirleyen olmuş. İçi yanan az sayıda yazar çizer de biçare, kılıf bulma ve kılıf dikme ile meşgul. Sorduğunuzda kem küm ile geçiştiriyorlar. Nerede o cesur aydın duruşu. “İktidarı kaybedersek her şeyimizi kaybederiz” paranoyası… İktidarı kaybetmek istemiyoruz ama iktidar ile de her gün bir uzvumuzu kaybetmek istemiyoruz.
İslamcıların derdini de sevincini de ilgisi ve bilgisini de iktidar belirliyor. İktidar doğru yerde durduğu sürece bu, çok keyifli ve konforlu bir alan elbet. Ancak Gazze soykırımında gördük ki şişme yataklarımızın havası alındığı an denizde çırpınmaya başlıyoruz. Yüzmeyeli de çok zaman oldu; unuttuk. Kazanımlarımızı 15 Temmuz’a kadar FETÖ merkebine yükleyen iktidar, 15 Temmuz’dan sonra da geriye kalanını ulusalcı despotizme “tereke” olarak bıraktı.
Gördüğünüz gibi dostlar Kudüs’ü alalım derken üstüne Gazze’de düştü. Demek ki biz de düşmüşüz. Kimini aklından, kimini göbeğinden, kimini uçkuruğundan, kimini de kalbinden vuruyorlar. Bizi neremizden vurdular çok merak ediyorum.
“Size verdik Gazze düştü” deme cesareti ve erdemi göstermek insani ve İslami görevdir. Ömer’in dostlarının düzelten kılıcı olma dileğiyle…