Batı, ABD ve Siyonist çetenin gücünü küçümseyenler bize pek kötülük ederler. ABD Irak’a girdiğinde halkların tepkisinin gazıyla da sevgili Abdurrahman Dilipak ağabeyim “ABD kadiri mutlak değildir, sonu geldi” diye yazmıştı. Gençtim ve çok mutlu olmuş büyük ümitler beslemiştim. Sonuç malumunuz.
Elbette er meydanında altlarına kaçıracak kadar korkaktırlar. Ama mezhep ve meşrep hezeyanı içinde tarumar olmuşuz. Başımıza Yezidler geçmiş. Yeterince besili atlar da hazırlamamışız. Ama Allah aşkına şu hamaset dilini terk edelim. Kendimizi avutmaktan düşmanı güldürmekten başka işe yaramıyor. Bu dil ancak ve ancak HAMAS’a yakışır ve bir tek Filistinliler hak etmektedirler.
Dünyanın en gelişmiş silahlarına ve büyük ordularına sahiptirler. İslam alemi başta olmak üzere istisnalar hariç dünyanın tamamının yönetimlerini avuçlarında tutuyorlar. Dev şirketler emirlerinde. Hava ve deniz yollarını haraca bağlamışlar. Ticari hareketlilik ancak dolar ile yapılabiliyor ve izinlerine tabidir. Liderlerimizin izin almaksızın rüya görmeleri bile yasak.
Ukrayna savaşında da görüldüğü gibi Avrupa, ABD müstemlekesi durumunda ve ona mahkum. Rusya boğazına kadar bataklıkta; debeleniyor. Çin zücaciye dükkanına oturmuş bir fil gibidir. Ayağa kalksa bütün konforu kırılacak. Hindistan halkıyla birlikte İslam’a düşman edilmiş. Azerbaycan israil eyaleti gibi hareket ediyor. Araplar zillet çukurunda debelenmekte. Türkiye sonbaharın yağmur getirmeyen rüzgarları gibi esmekte. Uzakdoğulu Müslümanlar bir “nostalji” mesabesinde; akvaryum balığı kadar tatlı ve etkisizdirler. Çırpınan bir iki Güney Amerika ülkesinin tesiri sınırlarını aşacak güçte değil.
Lübnan, Yemen, Irak ve Suriye’den ABD ve israil hedeflerine yönelik sınırlı saldırıları da mezhep taassubuna kurban etmede pek mahiriz. HAMAS’ın silah tedarikçisi İran ağzıyla kuş tutsa- ki çok pasif bir pozisyon almış- “necis” muamelesi görmekten kurtulmaz. Kelli felli ve çok “derin” analistlerimiz ne yapıp edip israil ile işbirlikçiliklerini “bir mantığa” büründürürler.
Canlı yayında katledilen binlerce bebek ve çocuğun acısına dayanamayıp ağlayan Hristiyan bir kadını yere göğe sığdıramayanlar, 8 Ekim’den bu yana 50 civarında israil askeri öldürüp 100 kadar şehid veren Lübnan Hizbullah’ını israil ile işbirlikçi ilan eden kafa kimle işbirliği içinde çok merak ediyorum. Yani anlayacağınız Şiiler de topyekûn düşman. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın da HAMAS’ı terörist ilan etmenin dışında ciddi hiçbir kararı yok.
Hülasa durum hiç de iç açıcı değildir. Üç gün önce “israil dize geldi” diye yeri göğü inletenler yazılarımdan ötürü çok kızıyorlardı bana. Şimdi koro halinde yine ağıt yakıyoruz.
Dostlar, biz Müslüman halklara düşen tek şey Şiilerin de Sünnilerin de Arapların da Türklerin de Batılıların da maskesini düşürüp onları Siyonist köpekleri durduracak kararlar almaya zorlamak. Bütün enerjimizi ve dikkatimizi buna harcamalı. Devletler olmaksızın israil durdurulamaz. Durdurulsa bile bütün kuralları onun koyacağı anlaşmalara mecbur edileceğiz.
Filistin için atılan her çakıl, yapılan her eylem elbette çok çok değerlidir. Ancak biz bu eylemlerimizi, yöneticilerimizi karar almaya zorlayacak formata dönüştürmeliyiz. Öyle inanıyorum ki Türkiye bir başına bile istese bu savaşı durdurabilir ve Osmanlı müktesebatına sahip olması ve oraların hem gönül coğrafyamız olması hem tapularının halen bizde olması hem de yüzyıl önce topraklarımız olması hasebiyle en büyük vebal Türkiye’nin omuzlarındadır.
Ya cesur kararlar alırlar ya da Siyonist ile karalanırlar.