Halid Meşal geçici ateşkes sonrası İslam Dünyası’na hitaben “sizden silah istiyoruz ve cesur kararlar almanızı bekliyoruz” dedi. İlk defa açıktan silah istiyor. Bunu doğru okuyor muyuz emin değilim.
Benim mi kafa az basıyor, kulağım mı iyi işitmiyor bilemedim? Herkeste zafer sarhoşluğu ben viran şehre yanıyorum. Takası tarihe sığdıramıyorlar ben on binlerce şehid çocuğa ağlıyorum. Cami, okul, hastane ve tüm bina ve sokaklar bombalanmış, içi dışı kokmuş ceset dolu; toplanamıyor. Aralıksız travma yaşıyorum. Ahali cehenneme yollanan 3-5 katil ile avunup duruyor.
Siyonist çete Kuzey Gazze’ye konumlanmış durumda. Eskiden bir cesede 1500 esir serbest bıraktırıyordu. Ya şimdi? İslam alemi HAMAS’ı mecbur etti. Halk büyük acılar içinde. Siyonist çetenin duracağı yok. Sürdürülebilir bir süreç kalmamıştır. Takastan sonra yine başlayacaklar. Sonra yine “takas arası.” Üstelik bir günde bıraktıklarının yüzlerce katı kadar Filistinli öldürüp esir alabiliyor.
Şimdi soruyorum Müslümanları harekete geçirecek bundan daha ağır ne olabilir ki. Sizi temin ederim ki tamamını öldürse bile yönetimlerimiz kılını kıpırdatmayacaktır. İsrail esirleri bitince onu durduracak hiçbir şey kalmayacaktır.
Sonrası için herhangi bir ülkenin sunduğu herhangi bir planı var mı? Yok. Tüm dünya israil’in ne yapacağını bekliyor. Sabah akşam da bitmiş maçın yorumunu yapıyorlar. Şerefli mağlubiyetleri anlataduruyorlar şerefsizler. Bir planları olmaz çünkü karar alma kabiliyetleri yok. Karar alsalar uygulama cesaret ve maharetleri yok. İsrail’in insafa gelmesini bekliyorlar. Sizce gelir mi? Yani anlayacağınız bütün kuralları israil koyuyor.
Mümkünse insansızlaştırılmış bir Gazze; değilse HAMAS’sız bir Gazze planı tıkır tıkır işliyor. Hep yapageldikleri gibi lokalize ederek yol alıyorlar. Şimdilik Kuzey Gazze’de sokağa çıkanı vururum diye bildiri atıyor. Güney’e iyilikmiş gibi algılatılıyor kimi “yerlilerce”. Tabi sonra sıra oraya da gelecek.
Tekrar söylüyorum HAMAS’ın büyük büyük bedeller ödeyerek Filistin’e, İslam Alemi’ne ve dünyaya kazandırdıklarını ne dil anlatabilir ne de kalem yazabilir. Onlar için yok oluş dahil her türlü sonuç iki dünyada da elbette zaferdir. Ancak bu zaferden nemalanan, gaz verip yetinen, ölümleri üzerine hesap kitap yapan, israil’le “masalarda” buluşan, “silah vermeyip cesur kararlar almayan” İslam dünyasının ihanetini dil de kalem de yazmaya utanır.
Ortada bir zafer falan yok. Eşsiz bir kahramanlık var o kadar. Kim bilir belki de “zafer sarhoşluğumuzu” israil istiyordur. Oysa sabah akşam Siyonist çetenin vahşetlerini anlatmalı. Mahkum edileceği bedellerle tehdit edilmeli.
On binlerce çocuğun gözümüzün önünde paramparça edilmesinin oluşturduğu acıyı on yıllarca unutmayacağız. Bu ağıtı on yıllarca yakmaya devam edeceğiz. Bu öfke on yıllarca soğumayacak. Lanetli kavim bilsin ki çocuklarımızı büyük bir öfke ve intikam ateşiyle yetiştireceğiz. Ve ahd olsun ki o gün yakındır. Taşın, toprağın, ağacın, havanın, suyun, hayvanın, nebatatın onları korumayacağı o gün kalbimizdeki intikam ateşi gökleri aydınlatacaktır.
Halid Meşal boşuna mı kameralar karşısında ağladı? Hiç mi bunu okumaz insan. Boşuna mı geçici arada bile “sizden silah ve cesur kararlar bekliyoruz” dedi. Onu anlamazlıktan gelenlerin ödü kopuyor. Savaş başkaca soykırım ve katliamlara gebe. Basra harap olduktan sonra kahramanlık hikayeleri de önemini yitirecektir.
Bence artık Müslüman halklar “Basra harap olmadan” yönetimlerine rağmen kararlar alıp uygulamaya geçirmeli. Her zaman yapılacak çok şey vardır.