Yoksa kemale mi ilerliyor insan? Daimi bir gelişim içinde olan insanın daimi bir yükseliş içinde olduğunu da düşünürüz. Öyle ya uzayın derinliklerine kadar inebilmişiz.
Atomu parçalıyor insan. Geni ile oynuyor. Nükleer bir kıyameti koparacak kadar güçlüdür insan. Kendinden milyonlarca kez daha hızlı düşünebilen ve analiz edebilen “zekalar” üretti. Mecazen değil sahiden Dünya’yı avucuna aldı.
Bütün bunlar kulağımıza insanın kemale doğru hızla ilerlediğini fısıldıyor adeta. Oysa insan ilk insandan ne bir fazla ne bir eksiktir. Yaratılış ilk günkü sadeliğinde ve standardındadır.
Brütüsün ihaneti, Kabil’in cinayeti, Sokrates’in savunması, Cehil’in cehaleti, Nostradamus’un kehaneti, Ömer’in adaleti hep aynı; hiç değişmedi. On bin yıl önce ne idiyse bugün de aynı insan. Topluca sapıtıp Lut’a kavim olabilir ya da bir adaletin Ömer’i olabilir tarih yeniden. Aynı tuzağı, aynı entrikayı, aynı kavgayı hep aynı yöntemle yapmış insan. Adalet aynı, merhamet aynı; yetimin eli olmak, mahrumun aşı olmak…
Kemal insanda da aranır toplumda da. Kamil diyebileceğimiz mertebeye müstesna şahsiyetler ermiştir. Ama kamil toplum iddiasının çok sağlam dayanakları yoktur. İnsanda değişen tek şey aklını kullanma kapasitesi ve sonuçları olmuştur. Belki akıl kemale doğru ilerliyor ancak bu akıl sahibini geriye doğru götürüyor desek yeridir.
İnsanlık son yüz yılda mucizevi bir şekilde geçmiş tüm tarihinin binlerce katı kadar ilerledi. Bu ilerleme asla bir miras üzerinde ve ivmeli olmadı. Bu ilerleme okullarda bir icada ya da bir icadın ileri bir boyutuna günübirlik bir imza atacak kadar ileri bir safhaya ulaştı. Bu sarhoş edici ilerlemenin beraberinde kemal insanı da getireceği hesaplanıyordu. Ancak insan aklını kalbine rapt etmeyen bu “mekanik” “elektronik” ve “dijital” ilerleyiş kamil olma yolunda yine baş döndürücü bir gerileme yarattı. Bilimsel ilerleyişte tarihini binlerce kez katlayan insan, kemalat yolunda tarihinin en karanlık zamanlarına rahmet okutuyor.
Hiçbir dönemde insan bu kadar yalnız, yoksul, bedenen ve ruhen hasta, gaddar, bencil, endişeli, telaşlı, koşturan ama hiçbir şeye yetişemeyen olmadı. İnsan da nimet te hiç bu kadar çoğalmadı buna mukabil insan hiç bu kadar yalnız ve mahrum olmadı.
Göz göze değmeden, omuz omuza dokunmadan, el eli tutmadan ruhlar birbirine rapt olmaz ve insan kamil olmaz.
Bu da ilahi mucizenin apaçık ispatıdır. Tüm zamanlarda kemale ancak insanın vereceği çaba ile ulaşılır. Zira imtihanı zorlaştıran veya kolaylaştıran hayat yolu hep aynı olmuştur. Bir değişim göremezsiniz. “Allah'ın, İnsanlar'ı yoktan ilk yarattığı fıtratına / ilk yaratışına uygun olmak üzere, yüzünü hanîf olarak Din'e yönelt! Allah'ın yaratışında değişiklik yoktur. Geçerli (Gerçek) Din budur; ama İnsanlar'ın çoğu bilmez. Resulüm!” Rum-30