Soykırımı iddiasının tarihçilerden oluşan uluslararası bir komisyonca araştırılması teklifinden daha makul ve gerçekçi bir teklif yoktur. Aksi halde söylentiden müteşekkil bir kısırdöngüden öteye geçilemez. Hele meseleyi Ermeni’lerin iddialarına, Batı’nın olmayan adalet ve merhametine havale etmek intihar olur. Yahudilere uyguladıkları katliamın bedelini Yahudi’lere Filistin’de devlet kurdurtarak Müslümanlara ödetmediler mi?
Türkiye, geçmişte her yıl 24 Nisan sancısı yaşar; karşılığında israil’e tank modernizasyonu, hava sahasını açma ve başkaca büyük tavizler vererek ABD başkanının ağzından “soykırım” sözcüğünü çıkartmamış olmayı millete “büyük başarı” diye yuttururdu. Anlayacağınız 24 Nisan “altın yumurtlayan tavuk” olmuştu israil’e. Belki soykırım kabul edilir, Ermenilere tazminat ödense Siyonistlere verilenler kadar bedeli ağır olmazdı.
Siyonist lobi tatmin edilmemiş olacak ki bu defa ABD başkanı “soykırım” dedi. Ve bu defa “devlet aklı” ilgisiz görünüyorsa da kapalı kapılar ardında çok yoğun bir trafiğin yaşandığı bilinmektedir. Ve sizi temin ederim ki bu süreçten en çok Siyonist israil karlı çıkacaktır. İsrail’e önemli tavizler verilecektir. Daha şimdiden “israil ile normalleşme ve iyi ilişkiler” güzellemeleri yapılmaya başlandı bile.
Ermeniler Hz. Osman’dan bu yana İslam toprağında huzur içinde yaşamışlar. Buna rağmen özellikle 1. Dünya Savaşı sürecinde ve ilk fırsatta yüzyıllarca dostça yaşadıkları Müslüman Kürt komşularını katletmeye başladılar. Batı ile geliştirdikleri işbirliği sonucunda yönetim ve tarihle hesaplaşmayı masum Müslüman hemşerileri üzerinden gerçekleştirdiler. Kadın-çocuk ayırt emeksizin neredeyse tamamı Kürd çok sayıda toplu katliama imza attılar.
Arkasından Zorunlu İskân Yasası ile tehcir edildiler. Elbette tehcir uygulamalarında kimi görevlilerce katledilen çok sayıda Ermeni olduğunu hiçbir tarihçi inkâr etmiyor. Ermenilerin yaptığı katliamın da onlara yapılanın da canlı tanığı rahmetli ninemden defalarca dinlemişimdir.
Kötü olan şu ki bu gün devletin kimi tezlerine malzeme taşıyan kimi tarihçiler, katliamı “yerli unsurların inisiyatifi” şeklinde tarif ederek akıllarınca Kürtlere mal ediyorlar. Oysa göç ve göç yollarının korunaklı hale getirildiği resmi kaynaklarda aşikârdır.
Soykırım iddiası yabana atılır bir iddia değildir. Çoğu Avrupa’dan olmak üzere otuz ülke kabul etmiş durumda. BM, AHİM gibi bağlayıcılığı olan uluslararası örgütlerce de uzun vadede pekâla kabul edilebileceği gibi; kısa vadede Türkiye’yi birçok tavize zorlayabilir. Zaten Ermenistan Anayasası da çoğunlukla Kürd’lerin yaşadığı doğu ve güneydoğunun bir kısmını kurtarılması gereken “Batı Ermenistan” olarak tanımlar ve bu hedef anayasal bir zorunluluktur onlar için.
Batı’ya ve Batılı tezlere hizmet etmeyi birincil vazife belleyen PKK/HDP dışında Ermeni tezlerine sıcak bakan hiçbir Kürd yoktur. Sadece iç infazları, katledilen Ermenilerden fazla olan bu örgütün sebep olduğu on binlerce Kürd gencinin kanı, Ermeni tezlerine hizmet ettiği kadar Kürd sorununa hizmet etmediği sonuçları itibarı ile açık bir gerçektir.
Elbette tarihle yüzleşmeli ve tarihi gerçekler milliyetçi, ulusalcı ve Batıcı saiklerle değil; hak ve adalet üzere ele alınmalı.
Ancak şu çok net görülüyor ki;
-Ermeniler daha çok Kürd’leri katletmişler.
-O gün öldürülen Ermeniler bu gün Kürd’lere (yerel unsurlara) yıkılmak isteniyor.
-Ermeni tezi uzun vadede uluslararası hukuki! bir dayatmaya dönüşebilir ve hak iddia ettikleri coğrafya Kürd’lerin yaşadığı coğrafya.
-Böylesi kahredici bir karar en çok Kürd’leri kahredecektir.
- Kürd’lerin içinden türetilmiş devşirme örgüt, Ermeni tezlerini canla başla savunuyor ve bir kısım Kürd gencini Ermeni kökenli olduklarına ikna etmiş
-Maalesef Kürd’lerin bir kısmı da bu örgüte angaje olmuş.
-On binlerce Kürd genci Ermeni ve Batıcı tezlere kurban edildi.
Neresinden bakarsanız bakın 1915’ten bu yana “Ermeni Hikâyesi”nin en büyük mağduru Kürd’ler olmuştur/olacaktır.