Mehmet Gülsever

Babacan’dan Canbaba Çıkar Mı?

22.07.2019 07:38:37 / Mehmet Gülsever

“Başı” sona “sonu” başa koyarsanız evet!

Ali Babacan liderliğinde yeni bir parti kurma çalışmaları hızlandırılıyor gibi. Bu oluşum sürecine ciddi bir boğma hamlesi de gelmedi AK Parti’den. Hatta zımnen destekleniyor gibi. Eğer istense Sayın Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir lider yeni oluşumu boğar, değilse en azından sakat doğmasına sebep olurdu. Ancak yapılmıyor.

AK Parti halen Türkiye’nin en büyük partisi ve en kötü AK Parti %35-40 bandında oy alır. Bu büyüklükte bir partiye alternatif partinin teşekkül etmesi en azından kısa ve orta vadede imkânsız gibi. Hele R. Tayyip Erdoğan aktif siyasette iken buna tevessül etmek abesle iştigal olur.

Hadi diyelim gemileri yakan oldu, iç ve dıştan pohpohlandı ve alınan gaz ile buna tevessül edildi.  Bu durumda Sayın Erdoğan’a alternatif olacak kişi Babacan asla olamaz. Ekonomistliği dışında hiçbir özelliği olmayan Babacan’ı kurban seçmek, verilmiş bir gazın tezahüründen başka bir şey değildir. Babacan’dan “cankurtaran” çıkmaz. Çünkü yüzme bile bilmiyor. Sayın Erdoğan’ın Refah’tan ayrılmasıyla hiçbir benzerliği olmayan bir ayrılıştır bu.

Sayın Davutoğlu ve Sayın Gül liderlik açısından bir nebze anlaşılabilir hamlelerdir. Ancak Babacan hem muhaliflerini ifşa açısından hem de “ölü doğum” açısından biçilmiş belki de seçilmiş bir kaftandır. Ya da hazır uygun konjonktür varken “AK Parti’den ne koparırsak kârdır” hesabı yapılıyor. Öyle ya artık %1-2’ler bile çok şey ifade ediyor. Yani tek başına iktidar olmayı önleme hamlesi.

Evet FETÖ ile birlikte Türkiye bambaşka bir sürece evirildi. Kılcal damarlara bile sızmış bir habis uru tasfiye etmek için verilen kemoterapinin dozu çok yüksektir ve beraberinde bedenin tamamında birçok komplikasyona sebep olmuştur. İçeride tahribat çok yüksek ve “organlar” iflas ediyor. Dışta ise görüntü berbat. Kaşsız, saçsız, sararmış, bezmiş, sendeleyen bir görüntü var. İlacın dozu zaman zaman sağlam organlara da zarar veriyor olmasından herkes rahatsız tabi.

İşte bu konjonktürde alternatif bir parti kurma heyecan yaratıyor kimilerinde. Eğer AK Parti’ye alternatif bir parti kurulacak ise bu AK Parti’nin omurgasını oluşturan dindarlara hitap edecek bir parti olmalı. Zira AK Parti’nin memnun etmediği kesim dindarlardır. Ancak konuşulan mevcut isimler bu dindar sahadan oldukça uzak duruyorlar.

Laikler, liberaller, milliyetçiler, faşistler, Kemalistler ve PKK dışındaki Kürtçülerin çoğunu memnun etmiş, kuyusunu kazan bu kesimlere siyaset ve bürokrasinin kapıları sonuna kadar açılmıştır.

Dindarlara fiilen dokunulmuyor olması eski Türkiye’ye kıyasla önemli bir kazanım ise de bürokrasinin kilit noktalarında hiç olmayışları, inanç ile ilgili hak ve kazanımların yasal güvence altına alınmamış olması, 15 Temmuz’da meydanda olmalarına karşın sonrasında FETÖ ile aynı torbaya konulmaya çalışılmış olmalarından ötürü oldukça kızgın ve küskündürler.

Bir alternatif düşünülecek ise bu, AK Parti’nin seçmeni açısından özgül ağırlığı çok yüksek olan kesime hitap edecek bir lider ve yapı olmalı. Ya da iktidar bu “özgül ağırlığı” dağılmaktan kurtaracak hamleler yapmalı.

Hiç kimse ve hareket daimi değildir elbette. Ne zamanki memlekette “sağ duyu”  bir yerde toplandı. O zaman ortaya büyük bir hareket çıktı. Şimdilerde ise bu “sağ duyu” birlikteliği dağılıyor gibi. Bir de başkasının dolmuşuna binerek hareket ediyorlar. Bu dolmuş onları nerde indirir hep birlikte göreceğiz. Ancak bölme ve parçalamayı hedefleyen ve kaosa sürükleyen bu akıl sadece “Batı aklı”na hizmet edecektir.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar