Aksa Tufanı üzerinden 11 ay geçti. 30 gün sonra tam bir yılını dolduracak ikinci yıla girecek.
Gözüken o ki ateşkes sağlansa da bu savaş durmayacak, bitmeyecek, çapı ve alanı gittikçe genişleyecektir.
Şu ana kadar kadın ve çocuklar dahil 40 bini aşkın Filistinli kardeşimiz şehit oldu. Yüz binden fazlası yaralandı.
Gazze şehri yerle bir edildi. Ayakta çok az sayıda bina kaldı. Alt yapı ve üst yapısıyla yakıldı, yıkıldı.
Ne hastane ne okul ne cami ne fırın ne çarşı ne de insanların çalışabilecekleri bir işyeri, bir atölye kaldı.
İslam ümmeti ve bütün dünya, bütün insanlık bu soykırımı durduramadı.
Çaresiz bir halde bir sağa, bir sola gidip gelen ve gittikleri, sığındıkları her yerde katliama uğrayan mazlum insanlara çare olamadılar.
Ölümden kaçan insanlara ne komşu bir ülke yardım elini uzattı ne de dünya bir yardım kapısı araladı. Her yerde ölüm, bombardıman, açlık, hastalık ve sefalet yoldaşları oldu.
Bu mazlumlara bir yudum su, bir parça ekmek vermekte dahi aciz kaldı bütün insanlık.
Dünya olanları izlemekle yetindi.
Ellerinde güç ve kuvvet olanlar harekete geçmedi, harekete geçmek isteyenler ise imkansızlıktan bir şey yapamadılar.
Katliamın başladığı ilk günlerde meydana çıkan, haykıran insanlar yoruldular, bitkin düştüler. Dilleriyle bu zulmü tel’in edenlerin önemli bir kısmı dilleri, ağızları sustu, artık konuşmaz oldular.
Katliam ve zulüm maalesef istatistiki verilere dönüşerek normalleşti.
Ama bütün bunlara rağmen bu yiğit insanlar 335 gündür direniyor, teslim olmadılar.
Ne kadar zor, acı da olsa davalarından asla taviz vermediler.
Gazze’deki her fert ya babası ya kardeşi ya oğlu ya annesi, amcası, dayısı, dedesi, halası şehit olmuştur. Herkes bir şehidin akrabasıdır.
Bütün dünya onları yüzüstü bıraksa da biliyorlar ki Allah onları bırakmadı, terk etmedi.
Şehitler verildikçe direndiler, bilendiler, sabredenlerle birlikte sabrettiler… Hayır ve iyilikte yarıştılar.
Acıları yaşadıkça çeliğe verilen su misali daha da güçlendiler.
Bu yolun şehadet ve cihat yolu olduğunu, yolun dikenlerle, acılarla, bela ve musibetlerle döşendiğini, sabrın acıyı yudumlamak olduğunu bilfiil yaşadılar.
Bu sabra, düşmanları hayret etti.
Biz bu sabirlerle savaşamayız, baş edemeyiz, demeye başladılar.
Evet, Gazze halkı üzerinden Allah Teala, Müslümanlara ve bütün insanlığa bir ders veriyor.
Madem kardeşlerimiz direniyorlar, düşmana asla teslim olmadılar. Uzun ve çileli bu yolda yorulmadılar, gevşeklik göstermediler.
O zaman bizler de yılmayacağız, gevşemeyeceğiz.
Meydanları terk etmeyeceğiz, Gazze ve Kudüs’ü gündemimizden düşürmeyeceğiz. Sözlü ve fiili dualarımıza devam edeceğiz.
Savaşın daha da uzayacağını ve yayılacağını bilerek maddi ve manevi hazırlık yapacağız…
Düşmanı maddi anlamda zayıflatacak ‘boykot’a devam edeceğiz.
İnşallah bu sabrın mükâfatı bu dünyada ve ahirette de büyük olacaktır.
Çünkü ni’met, külfet kadardır.