Siyonist katiller tarafından Lübnan’da çağrı cihazlarına yönelik patlamalar gerçekleştirildi.
Binlerce insan yaralandı ve onlarcası hayatını kaybetti.
Bu olay, 7 Ekim Aksa Tufanında demir kubbe ve MOSSAD’ın kaybedilen itibarını yeniden kazanma çabalarıdır.
Hatırlanacağı üzere Aksa Tufanı ile “Aşılamaz” denilen demir kubbe eleğe dönmüştü.
“Her şeyden haberi var, hiçbir şey kendisinden gizlenilemez” denilen MOSSAD’ın burnunun ucunu dahi görmediği ortaya çıkmıştı.
Bu prestij kaybı, terör şebekesi israil için kaybettiği asker veya sivil kayıplarından daha önemliydi.
Çünkü bu, korkak düşman olan terör şebekesinin balondan güç olduğunu saklıyordu.
Güçlü olduklarını göstermek için kadın, çocuk, ihtiyar demeden katliamlar yaptı.
Hastane, ibadethane, okul ne varsa saldırdı. Kırk binden fazla canımızı şehid etti. Gazze şehrini harabeye çevirdi. Güya bu şekilde ne kadar güçlü olduğunu ispatlayacaktı.
Fakat durum hiç istedikleri gibi olmadı. Bunun zafer olduğuna sadece kendileri inanmış gibi yaptı.
Direnişi kırmaya yönelik hiçbir şey yapamadılar.
Mücahitlere yönelik ciddi bir varlık gösteremediler. Tam tersine ölen askerler onların askerleriydi.
Bu durum her geçen gün artı. Tüm dünyanın gözünde israil; zayıf, beceriksiz ama zalim bir terör şebekesiydi.
İşte böylesi bir tablo karşısında mutlaka bir şeyler yapmalıydılar.
Hem Müslüman ülkelere çok güçlü olduklarını
Hem de küfür cephesindeki katliam ortaklarına güçlü olduklarını ispat etmek zorundaydılar.
Bunun için direnişin liderlerine yönelik cinayetler işlemeye başladılar.
Önce HAMAS liderlerinden Salih Aruri’yi şehid ettiler. Daha sonra İran’ın başkenti Tahran’da misafir olan İsmail Haniyye’yi şehid ettiler.
Hizbullah’ın lider kadrosuna yönelik de suikastlar gerçekleştirdiler.
Bu yol itibarlarını kazanmanın en kısa yoluydu.
Ve en son Lübnan’da çağrı cihazlarına yönelik siber katliamı gerçekleştirdiler.
Bir anda binlerce insanın iletişim cihazlarını birden patlattılar.
Tabi birçok insan “Vay be! Demek israil bu kadar güçlüymüş.”
“İstedikleri an bir düğme ile birçok şey yapabilirmiş”
“MOSSAD gerçekten her şeyden haberdarmış” söylemlerine yönelttiler.
Öncelikle şunu söylemekte fayda var:
Bu işler asla israil’in tek başına yapabileceği işler değildir. Onu haklı gören katliam ortaklarının onu güçlü gösterme çabalarıdır. İsrail’e bir moral takviyesinde bulunmalarıdır.
Bu yapılanlar ise israil’in güçlü olduğunun değil;
Küfrün bir olduğunun, tek olduğunun ispatıdır.
Biz Müslümanlar açısından demir kubbe ve MOSSAD’ın ne oldukları 7 Ekim’de ortaya çıkmıştır.
İsrail’in ne kadar zayıf ve korkak olduğu da ortaya çıkmıştır.
Elbette bundan kendimize dersler çıkarmalıyız.
Tüm alanlarda dışa(düşmana) bağlanma kesilmelidir.
İletişim, savunma, gıda, ulaşım, sosyal ağlar, sağlık gibi hususlarda “kendimize ait” ürünler üretilmelidir. Bu halkı Müslüman tüm ülkelerin birinci görevidir. Ve bu amaçla bu ülkeler ortak platformlarda mutlaka bir araya gelmenin yollarını aramalıdırlar.
Devlet düzeyinde bu sağlanmazsa bile sivil insiyatifler buna çareler üretmelidirler.
Ortak karar,
Ortak hareket,
Ortak güç,
Ortak teknoloji oluşturmanın zamanı daha ne zaman gelecek?