Gazze'de işlenen katliamların neredeyse tamamı ABD ve AB silahlarıyla yapılıyor.
Ama ağızları masumların kanlarıyla dolu bu vampir sözcüler her seferinde;
‘Gazze'de sivil katliam istemiyoruz’ diyorlar.
Soykırıma uğramış şehirde ‘buna yönelik hiçbir emareye rastlamadık’ diyorlar.
Okulların üzerine tonlarca bomba atıp yüzlerce çocuğumuzu paramparça ederken
‘Hamas’a ait terör yuvalarını vurduk’ diyorlar.
Güya özgürlük sevdalısı ve hamisi olan bu caniler her gün evlere baskınlar yapıp yüzlerce Müslümanı evlerinden alıyorlar.
Evlerinden, yataklarından aldıkları bu masumlara ‘terörist baskını’ diyorlar.
İnanılmaz işkenceler ile ya öldürüyor ya da yaşayan bir ölü haline getiriyorlar.
Ve mikrofonlarda ‘insan haklarına saygıdan’ bahsediyorlar.
Yalanlarınız sizinle beraber yerin dibine batsın.
Kahhar olan, Cebbar olan üzerinize tecelli etsin.
İki yüzünüz de hutameye tutulsun.
İki dünyanız da yakılsın, yıkılsın.
Hal ve durum böyle olunca keşke bizim de böyle iki yüzümüz olsa diye içimizden geçirmiyor değiliz.
Madem ki mertçe meydana çıkıp kardeşlerimize açık açık desteklerimizi ve yardımlarımızı ilan edemiyoruz, bari farklı şekilde dile getirsek.
Mesela İHA, SİHA, dağ-taş, kurt-kuzu ne isim verilmişse şu yapılan 'milli ve yerli' savunma silahlarına hepsinden biraz verebilsek.
Ama verirken ‘milli ekonomimize değer katacak Savunma sanayi ihracatı’ desek.
Sonra direnişin güç bulması ve daha şiddetli karşılık vermesine ‘kim bu silahları veriyor ki? Savaş iyi değil’ desek.
Mücahidlerin bu imkanlardan yararlanıp yeni bir destan yazmalarına ‘Sivillerin(!) ölmesi endişe verici’ desek.
Kan ve silaha dönüşen ürünlerinden hiçbirini ülkeye sokmasak ve buna
‘Fiyat istikrarımıza olumsuz anlamda negatif etki oluşturan ürünler’ desek.
Kapatıversek şu hayin bakışlı hava üslerini. ‘Yenilenme ve yerlileşme çalışmaları nedeniyle belli süreliğine tadilat-tamirat var’ desek.
Soykırım ve savaş suçluları olmaları için davalar açıp ‘Uluslararası savaş hukuku ortadadır. İzlenilen görüntüler soykırım emareleri olduğunu gösteriyor’ deyip biz de dava açsak, açılanlara her türlü desteği versek.
Kovuversek şu siyonit mossad ajanı büyükelçilerini.
‘Güvenlik ile ilgili kaygı verici gelişmeler ve hareketlilik görülüyor’ desek.
Aynı şekilde kendi büyük elçimizi ‘güvenlik endişesi’ ile geri çeksek.
Yani işe yarar bir şeyler yapsak.
Tek yüzlü işler ile yetinmesek. Alttan, üstten, kenardan, kıyıdan, tünelden velhasıl bir yönden ulaştırılması gereken yardımları ulaştırsak artık.
Çaresizliğin zirvesini yaşıyoruz. Acıyı izleme takatimiz kalmadı.
Artık somut şeyler yapabilmenin yollarını zorlamalıyız.
Yollar bulmalı yollar açmalıyız.