Hala katı kalplerin yumuşamadığı bir dünyada Filistin’de yapılan soykırımı tartışıp duruyoruz. Hala kalbi kaskatı kesilen Amerika ve diğer siyonist destekçisi yöneticiler, bu katliamcı siyonistlere soykırımcı diyemiyorlar. Hala işgalcinin “kendini savunuyor” yalanına sığınıyorlar. Hala yetmiş beş yıllık işgali görmeden inanmadıkları sözleri tekrarlayıp duruyorlar. Hala üniversitelerine varana dek siyoniste destek vermekten sakınmıyorlar. Hala silah yollamaktan vazgeçmiyor. Hala masum çocuk ve savunmasız kadınların ölümlerinde parmaklarının olmadığını iddia ediyorlar.
Osmanlının son dönemlerindeki batılılaşma girişimleri öylesine arttı ki halk bundan bıkıp “Bundan böyle gâvura gâvur demek yasak” diye söylem geliştirmişti batılılaşma gölgesi altında. Acep işgalciye bundan böyle işgalci, soykırımcı, katliamcı veya siyonist rejim demek yasak mı batı dünyasında? Hâlbuki “Halksız vatana, vatansız halk” yalanının yolunu açan yine kendileriydi. Filistin’i siyonistlere peşkeş çekmeye, ağır silahlarıyla desteklemeye ve yerleşik halkı katliamlarla sürmeye her zaman destek olan bu söylemlerin sahipleri ABD, İngiltere ve Avrupa’dır.
Tepkilerin odağındaki bu devletler ve yöneticileri, tamamen Yahudi sermayesi ve ahlaksızlığı ile esir alınmışlardır. Yetmezmiş gibi kamu kurum ve kuruluşları mesela film sektörü olan Hollywood’dan Üniversitelere hatta uluslar arası şirketler, markalar gibi giyim, yiyecek ve içecek sektörlerine dek Yahudi sermayesinin sızması yani yönetim ve yöneticileri esir alması söz konusudur.
Hal böyle iken Biden’den tutun da üniversite rektörlerine ve şirket CEO’larına kadar hangisi cesaret örneği sergileyerek “Gâvura gâvur” yahut “İşgalciye işgalci, soykırımcıya soykırımcı, katliamcıya katliamcı, siyoniste siyonist” diyecek? Kuyruğundan değil tüm benliğiyle Yahudilerin boyunduruğu altında olan ne bir yönetici ne de bir CEO, bu kadar “kahraman” olmaz/olamaz. Hemen maddi destek geri çekilir, piyasada iş bulamaz ve mahremiyeti tüm çıplaklığı ile magazin sayfalarında boy gösterir.
Bu sebeple Yahudilerin, İspanya, Portekiz, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Güney Amerika gibi birçok yerden kovulmalarının altındaki gerçeği de bilmek gerekir. Girdikleri memlekette ekonomiyi, faiz illetiyle devleti ele geçirecek düzeyde etkilemeleri ve halkın nefretini çekmeleri bu sonucu beraberinde getirdi. Şu an aynı senaryo özellikle ABD ve Avrupa’da yine nüksetmiş durumda.
Uyanışın belirtileri olarak Amerika ve Avrupa meydanlarını ve sokaklarını dolduran halk ile üniversiteleri dolduran öğrenci protestoları tarihi tekerrür ettirecek gibi görünüyor. Amerika kendi sonunu ve yıkılışını kendi eliyle yapıyor. Halk Amerikan’ın bu şekilde Yahudilerce kuşatılmışlığını ve sömürüldüğünü gördükçe yeni bir uyanışa yol alıyor.
İşte o zaman başta söylediğimiz “hala, hala, hala…” diye başlayan cümleler belki adaletle yazılacak adaletle ifade edilecek cümlelere dönüşecektir. Her şey Allah’ın kudret elindedir. Allah, kalplerin sahibi ve kalpleri evirip çevirendir.