Acıyı çokça konuşmak veya göz önünde bulundurmak, bir müddet sonra onu normalleştirmek midir diye düşünüyor ve Gazze soykırımını unutmakla yüz yüze kaldığımızdan endişe ediyorum.
Belki bireysel bazda duyarlılığımızı koruyabilir ve şahsi gündemimizi Gazze ve soykırım olarak muhafaza ile mevzuya katkıda bulunabiliriz; lakin mesele memleket gündeminin Gazze ve soykırım olarak kalması değil midir?
Özellikle basının ilk zamanlar gösterdiği endişe, artık Gazze ve soykırımı ara haberler konumuna indirgemesi gözlerden kaçmıyor.
Televizyonların gece tartışma programları dahi tali meseleleri gündem etmeye, seçim analiz ve tartışmalarına yer vermeye varan yaklaşımları, öncelikli olmamalı.
Kamu kurum ve kuruluşlarının gündeme dair tespit ve açıklamaları Gazze ve soykırımı, arka planlara ve söylemlere itmiş durumda.
Buna karşın her gün yüzlerce masum çocuk ve kadın, öldürülmekte olup bundan vazgeçilmemektedir; tıpkı işgalcinin şimdi de Gazzelilerin sığındığı Refah’a saldırmaya başlaması ve gözü dönmüş olması gibi.
Bu haber, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından dile getirilirken sözlerine başladığında HAMAS’ın 7 Ekim saldırısını “terörist saldırı” olarak dile getirip işgalcinin şu ana dek yaptıklarını göz önünde bulundurmadan soykırımını “operasyon” diye nitelendirdi.
Bakar mısınız şuna Allah aşkına? İşgalciyi eleştirirken dahi neredeyse özür dileyecek; kişiliksiz, silik bir şahsiyet ortaya koyandan adalet bekliyoruz.
O kötü de diğerleri çok mu iyi sanki? Mevzu işgalciyi eleştirmeye gelince adil olmak veya adaletle davranmak; arka plana atılacak öncelikler/korkular menfaatlerin zedelenmesi arasında kaybolup gidiyor.
Bu işin sadece gayri Müslim tarafı yok; Müslüman idareciler daha çok gri söylem ve tavşan siyaseti güden silik portreler sergiliyorlar.
Birilerinin kralın çıplak olduğu gerçeğini dünyanın gözüne sokması gerekmiyor mu?
İspanya’nın insani tavrını sokaklarına yansıtan kitleler mi yoksa İsveç ve kuzey Avrupa’nın henüz kaybetmediği insani ve evrensel ahlaka sahip insanları mı?..
Halkları kadar cesur olan bir idareci de çıkıp bas bas bağırarak bu soykırımı ilan edercesine gündem edecek, izzet ve şeref sahibi lider kim olacak, kim dile getirecek diye düşünemeden edemiyor insan.
Soykırım gittikçe yayılırken aldığı darbeler onu düşündürüyor olsa da Filistin’in o şerefli direnişçileri ve halkı, elbet özgürlüğü fazlasıyla hak ediyor.
Yazımızı derdimizi ifade eden veya özetleyen Mehmet Emin Yıldırım Hoca’nın cümleleriyle bitirelim de yüreğimiz ferahlasın:
“Miting mi yaptık? Yaptık. Boykot mu?.. Yaptık. Bu halk yaptı. Yapamayanlar utansın. Ticareti bile kesemediniz. Size yazıklar olsun.”