MASA DEĞİL KOLTUK
Artık 6’lı masanın bileşenleri arasında bir gerginlik olduğunu muhalefetin önemli isimleri de gizleme gereği duymuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun onca çabası ve koşuşturması Meral Akşener’in “Saraçhane müsameresi”nde yaptığı hamle ile berhava olmak üzereyken CHP genel başkanı “Ekrem benim evladım” diyerek meydandan ayrılmayacağının sinyalini verdi.
Erdoğan’ın yaşananlara yorumu ise masaya “pimi çekilmiş bomba atmak” gibi bir şeydi: “Evladım diyorsun; ama o başka ebeveyn arıyor.”
Masanın diğer bileşenlerinden pek bir ses çıkmıyor derken Davutoğlu göründü ekranlarda.
Hükümete kızgındı; ama masanın büyük ortaklarına karşı da rahatsızlığını gizlemedi.
Davutoğlu altılı masayı Kılıçdaroğlu ve Akşener'in bozamayacağını söyledi: "Altılı masayı beraber kurduk, hiçbir iki liderin, üç masayı bu masayı dağıtmayı hakkı yok derim. Gerekirse bu gece giderim, neredelerse birlikte yola çıktık, varsa sıkıntı konuşalım, tartışalım. Hatta yüksek sesle konuşalım. Altılı masa ortak üründür. Sayın Kılıçdaroğlu ile sayın Akşener değil hepimiz birlikte yaptık. Hepimiz emek verdik. En önemlisi toplumda umut oluşturmuşuz, bu umudu dağıtmaya hiçbirimizin hakkı yok."
Belki de siz, Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun “Köprüden geçinceye kadar muhafazakar oylara duyulan ihtiyaç” sebebiyle alttan almalarının Davutoğlu’nda farklı bir havaya sebep olduğunu düşünüyorsunuz; ama benim kanaatim o yönde değil.
Cumhurbaşkanı adaylığı için mutabakat edilen bir isim ortaya çıkmaz ve masa dağılırsa CHP ve İYİ Parti mecliste yoluna devam edebilir; ama Davutoğlu için durum öyle değil. Baraj konusu var ve ittifak söz konusu değilse meclise girme ihtimali de yok.
Yani 6’lı masa ve ittifak devam ederse Davutoğlu için meclis yolu görünebilir; aksi takdirde Erkan Mumcu gibi, Öztürk Yılmaz gibi, Emine Ülker Tarhan gibi unutulup gider.
Yani daha açıkçası bazıları için masa giderse koltuk gelmez!
HEPİNİZ ORADAYDINIZ!
İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı Turhan Çömez, suç örgütü lideri Sedat Peker'le konuştuğunu belirtti. Çömez, Peker'in Türkiye'den gelecek yetkililere ifade vermeye hazır olduğunu ve tüm belgeleri kayıt altına alarak 2 farklı ülkeye gönderdiğini, öldürülmesi halinde bunları tüm Türkiye'nin öğreneceğini söylediğini aktardı.
Çömez, Peker ile görüşmesinde yaşananları şu sözlerle aktardı:
"Şu ana kadar ifşa ettiği bilgiler son derece önemli ve ciddi. Her dosya, demokratik bir ülkede iktidarı değiştirecek iddialar. Çoğu belgeliydi, yalanlanmadı. Son derece vahim ve kritik bir durumla karşı karşıyayız. Sedat Peker'in kişiliğiyle ilgili tartışmaları bir kenara bırakmak lazım. Hakkında dava var mı diye sordum, "Benim davalarımla ilgili gündemi buradan da yönetebilirim. Herhangi bir soru gelirse bana, bunu hukuka uygun bir şekilde, yasalara uygun bir şekilde yapmaya hazırım" dedi.
Sedat Peker’in ne olduğu, isminin kimlerle beraber geçtiği, kimlerin himayesinde açıklamalar yaptığı ve açıklamalarının kimlerin filtresinden geçtiğine dair konuları bir tarafa bırakayım.
Turhan Çömez kim biliyor musunuz?
Hayır, Erdoğan ile olan ilişkilerinden, AK Parti’den ihraç edilmesinden, Ergenekon kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılmasından, İngiltere’ye iltica talebinde bulunmasından ve bu konuların detayından söz etmeye niyetim yok!
Bir siyasi parti genel başkanına danışmanlık yapan bir kimsenin “Suç örgütü lideri” konumunda birine sözcülük yapma anlamına gelen açıklamalarından ve gerçekten de izahı zor olan tablodan söz etmek istiyorum.
Turhan Çömez, “FETÖ için hedeftim” diyerek yargılanma sürecinde yaşadıklarını bir “FETÖ kumpası” olarak değerlendiriyor; ama mesela neden İngiltere’ye sığınma talebinde bulunduğunu ve bu talebin neden kabul edildiğini izah etmiyor. Öyle ya aynı İngiltere FETÖ’nün önemli isimlerinden Akın İpek’i de barındırıyor.
Sedat Peker’in kirli işler yaparken beraber hareket ettiği hükümet üyeleriyle ilgili bilgileri “hayat sigortası” olarak başka ülkelere gönderdiğini söylerken neyi ifşa ettiğinin farkına bile varmıyor Çömez.
Peker, kendi çakarlarından başka bir şey düşünmüyordu ve bunun için herkesle çalışabiliyordu. Ne zamanki çıkarları zedelendi ve birilerinin kendi çöktüğü alanları elinden almaya çalıştığını fark etti, konuşmaya başladı.
Eğer Peker gerçekten de konuşacak olursa, yani bilgileri birileri tarafından filtre edilmezse sağdan sola, liberalinden milliyetçisine kimlerin “kirli faaliyetlerin içerisinde olduğu ortaya çıkar.
Turan Çömez mesela Peker’den ortak dostları olan Veli Küçük ve Arif Doğan ile olan irtibatı hakkında da bilgi alacak mı?
Aşırı sol medyanın “acar” muhabirinin ülkücü kökenli bir mafya liderine bu kadar ilgi göstermesinin hikmetini de izah edebilir mi Çömez?
Hiç sanmıyorum.
SEMBOLİK
İstanbul’da toplu ulaşıma bir zam daha yapıldı.
“Her şeye zam geliyor, bu da normal” diyorsunuz, ama meselenin farklı boyutları var.
Bir defa seçim vaatleri içerisinde bu konuya da değinmişti muhalefet.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim sürecinde en dikkat çekici vaatlerinden birini toplu taşıma konusunda yapmıştı: “İstanbul’da ulaşım ücretlerini sembolik değerlere düşüreceğiz. Ulaşım kesinlikle ucuzlayacak. Ulaşım böyle bir kentte kâr edilecek bir alan değildir. Gerekirse kâr etmezsiniz.”
Hayır, biz ucuzlamasını beklemiyoruz; ama gelen zamlar da fahiş oranlarda…
Zamlara gerekçe olarak yakıt fiyatlarındaki artışı ve dolardaki dalgalanmayı öne sürenlerin önüne rakamlar sürüldüğünde “kem küm” etmekten başka bir şey yapmıyorlar.
Seçimlere kadar insanlar unutur nasıl olsa.
Yeni vaatler ile eskiler bile gölgede bırakılınca her şey yoluna girer.
Vaatler demişken eski siyasileri ve seçim vaatlerini anmadan olmaz.
Süleyman Demirel: Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim, ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkaracağım. (500 günün sonunda vaadini soran gazetecilere “Allah’ın 500 günü mü bitmiş, 500 bittiyse 500 daha var” demişti.)
Bülent Ecevit: Köyler kent olacak. (Nedense tam tersi oldu ve solun yereldeki iktidarında kentlerin koca köylere dönüştüğüne şahit olduk.)
Necmettin Erbakan: Taksime cami, her ile havaalanı ve 5000 tank. (Her ile havaalanı hariç hocanın vaatleri gerçekleşmiş gibi…)
Tansu Çiller: Herkese 2 anahtar. Herkesi konut ve otomobil sahibi yapacağız. (Bu vaatleri dalgaya alan bir gazeteci “Herkese birer maymuncuk verin, tüm kapıları açsınlar” demişti.)
Cem Uzan: Mazot 1 lira olacak, fındık 8 lira olacak, her işsize 350 lira maaş. (Böyle böyle şirketini büyüttü, Allah muhafaza devlet eline geçseydi büyük kısmını şirketine katabilirdi.)
Mesut Yılmaz: Susurluk'u çözeceğiz. (Çözemedi.)
Devlet Bahçeli: Apo'yu idam edeceğiz. Başörtüsü sorununu ürkekler değil erkekler çözer. (Apo idam edilmedi, başörtüsü sorununu Erdoğan çözdü.)
Deniz Baykal: 1 milyon işsize iş vereceğiz. (Yani devlet kurumlarını dolduracağım, diyor yoksa yeni işyerleri yapacağım demiyor. Çünkü üretim ve yatırım solun kitabında yok.)
Kemal Kılıçdaroğlu: Her dar gelirliye 600 TL maaş vereceğiz. Her muhtara bir özel kalem müdürü. (Herhalde bunu da İngiltere’den getireceği tefeciler eliyle yapacak.)
Haydar Baş: Doğuran kadına 15 bin, her ev kadınına 500 TL maaş vereceğim. Asgari ücret 5 bin TL olacak. (nasıl olsa iktidara gelemeyecek, istediğin kadar rakamları yükselt.)
Besim Tibuk: Ofsaytı kaldıracağım, kale direkleri arasındaki mesafe attıracağım. (Çok önemli bir vaat.)
Muharrem İnce: Kanal İstanbul Projesi’ni durduracağız. (İmamın oğlu da “Temel atmama töreni” yapmıştı. Yani bu Kemalist sol tayfada yapma yok, yıkma ve durdurma var.)
Temel Karamollaoğlu: Türkiye’de yapılan bütün yatırımları durduracağız. Niye, çünkü üretime dayalı yatırım yok. Köprüleri, yolları, binaları, stadyumları hepsini… (İyi ki Merhum Erbakan bu sözleri duymadı.)
Sezai Temelli: Afrin’i geri alacağız. Afrinliler evlerine geri dönecek. (Böylece de memleketin siyasi, kültürel ve ekonomik birçok sorunu çözülmüş olacak.)
Pervin Buldan: 24 Haziran'dan sonra sayın Öcalan üzerindeki tecriti de hep birlikte kaldıracağız. (Sonra ne olacak?)
Meral Akşener: TRT’yi satıp, parasını halka dağıtacağım. (Bu arada partinizdeki bir milletvekilinin devlet bankasından alıp da geri ödemediği kredi için de bir girişiminiz olacak mı?)