CHP eski milletvekili Mehmet Sevigen, bir televizyon kanalında ilginç şeyler söylemiş.
2017 yılında Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yapılan 'adalet yürüyüşü'ne, "Enis Berberoğlu için yapılmadı" diyen Sevigen, “MİT tırları” davasına değinmiş.
Daha da ilginç olanı Sevigen, davayla ilgili belgeleri Berberoğlu'na Kılıçdaroğlu'nun verdiğini söylemiş.
Kılıçdaroğlu'nun adalet yürüyüşünü Berberoğlu'nun konuşmaması için yaptığını da sözlerine ekleyen Sevigen, tabiri caizse “kral çıplak” demiş:
“Kemal Bey, o yürüyüşü Enis Berberoğlu hapishanede konuşmasın diye yaptı. Bülent Tezcan’a vermişti… Bülent Tezcan da götürmüş (Enis Berberoğlu’na) vermiş. Bunu bilmeyen yok ki… Ama nereden, nasıl aldınız… Bir insan kendi ülkesini şikayet eder mi?”
Peki, şaşırdık mı?
Sizi bilmem; ama ben hiç şaşırmadım.
Yanlış anlaşılmasın, Kılıçdaroğlu’nun işin içinde olduğu konusundan söz etmiyorum. Tabii ki, hükümeti hem içeride hem de uluslararası arenada zor durumda bırakması muhtemel böyle önemli bir meselenin CHP genel başkanından habersiz bir şekilde değerlendirilmesi ve basından “güvenilir” kişilerle paylaşılması mümkün değil. Kılıçdaroğlu her seferinde eline tutuşturulan uyduruk belgeleri bile ekranlar karşısında okuyor, ardından tazminat ödemek zorunda kalıyor; ama yeni “uyduruk belgeler” geldiğinde yine devreye girmekten vazgeçmiyor.
“MİT tırlarıyla Suriye’ye silah taşınması” gibi sansasyonel bir haber, üstelik görüntülü ve delilli bir şekilde önüne geldiğinde çok az muhalefet partisi bundan faydalanmayı düşünmez.
Ama benim asıl konum bu değil!
Baykal ekibinden ve CHP’den tasfiye edilen Kemalistlerden biri olan Mehmet Sevigen’in bu hamlelerine şaşırmadım.
Önce Baykal’ın kızına parti kurdurmaya çalıştı, başaramayınca giriştiği farklı atraksiyonlardan biri de bu işte.
Savcı Sayan da böyle böyle başlamış ve sonunda AK Parti’den belediye başkanı olmuştu.
Önümüzdeki 1 yıl içinde Sevigen benzeri başka isimler de çıkacak ve yeni “ifşaatlarda” bulunacaklar.
Şaşırmamak lazım, memleketteki siyasetin doğası bu!
KÜRT SORUNU MU? HADİ ORDAN!
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kürt sorunu bu ülkenin tamamını ilgilendiren bir sorundur. Bu sorun çözülmeden barış ve demokrasinin gelmeyeceği gerçeğini herkesin bilmesi gerekiyor” ifadesini kullanmış.
Çok iğreti duruyor, öyle değil mi?
“Biz demokratik bir Türkiye istiyoruz” diyorlar; ama böyle bir talep için 40 yıldır kan dökülmesinin mantığını izah edemiyorlar.
Sahi Pervin Buldan’a sormak gerekmiyor mu, “Nedir Kürt sorunu?” diye
Hükümet ile masaya oturduğunuzda neden ısrarla ön şart olarak “Öcalan’ın durumunun iyileştirilmesi”ni öne sürdünüz?
Neden “silahlı güçler silahlarını bıraktıktan sonra yerel yönetimlerde polis olarak görev yapsın” dayatmasında bulunduğunuza dair iddialara bir cevap vermiyorsunuz?
“Dolmabahçe Mutabakatı” dediğiniz 10 maddelik metnin içinde bir tane “Kürt sorunu” ibaresi var mı? Oysa 10 maddenin içerisinde 10 defa “Demokrasi” ifadesi ve türevleri geçmişti.
“Kadın sorunları ve ekoloji”yi mutabakat metni içerisine koymanızı kim istedi, bunun Kemalist rejimin Kürt sorununda “ırkçı” tutumdan vazgeçirilmesi ile ne alakası var?
Neyse, bu konuya bu kadar yeter. Çok uzattım diye sayfa editörü kızacak.
3 TEMMUZ MASASI
2023 seçimlerine yaklaşırken Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusu da daha fazla gündeme gelmeye başladı.
Gazeteci İsmail Saymaz, İYİ Parti'nin önde gelen isimlerinden birinin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına sıcak bakmadıklarını söylediğini yazdı.
Saymaz, ayrıca İYİ Parti'deki önemli ismin "Kılıçdaroğlu, 3 Temmuz'da bizim ev sahipliğimizde yapılacak altılı masa toplantısında 'Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyorum' diyebilir" dediğini ekledi.
6’lı masanın birçok sorunu var ve bunlardan biri de ortak aday belirleyememedir.
Kılıçdaroğlu, yakınındakilere adaylığını söyletiyor; ama halen “istemem yan cebime koy” modunda…
Mansur Yavaş için HDP rezervini ortaya koydu ve “istemiyoruz” dedi.
Ekrem İmamoğlu’nu Kılıçdaroğlu ve ekibi istemiyor.
Arada bir Abdullah Gül, İlhan Kesici gibi isimler de gündeme geliyor; ama olmayacağını herkes biliyor.
Fakat 6’lı masanın asıl sorunu görmezden geliniyor kanaatimce.
Anket şirketleri biraz daha gayret sarf etse İYİ Parti ile CHP’nin oyları eşitlenecek.
Bu durumda Akşener “adayı ben belirlerim” dese ve ağırlığını “yüzünde Rabbiyesir okunan” İmamoğlu’na verse ne olacak?
Başbakanlığı zaten uzun zaman önce Meral Akşener üzerine “tapulamışken”, cumhurbaşkanlığı da başkasına gitse, Kılıçdaroğlu kazan mı kaldırır yoksa “Yine bana hasret, yine bana hüsran” şarkısını mı söyler?
Sanırım sondaki olacak.
Öyle ya eğer dikkat ettiyseniz “3 Temmuz” diye bir tarihten söz ediliyor.
Toplantısını sembolik değeri olan ve birilerini açıkça tehdit anlamına gelen “28 Şubatta” yapan 6’lı masa, şimdi de yine sembolik anlamda “birileri” için büyük travma anlamına gelen “3 Temmuz”da toplanacak.
FETÖ’ye sıcak mesajlar veren 6’lı masanın kimi üyeleri “3 Temmuz”da kime mesaj verecek?
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, buna karşı nasıl bir tepki verecek?
DAĞINIK KALSIN
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde hakim güç durumundaki PKK-YPG’ye karşı operasyon hazırlığına girişmesi bölgeyi hareketlendirdi.
Amerika, YPG’ye silah yardımını artırdı ve her tarafa çekilebilecek olan “endişeliyiz” mesajı verdi, Rusya önce “Türkiye’yi anlıyoruz” dedi; ama sonra “Esad’ın rızası alınmalı” açıklaması yaptı.
Esad rejimi de PKK’ye yönelik operasyona tepki gösterdi.
İran’dan, “karşıyız, desteklemeyeceğiz” açıklaması geldi.
Hedefteki örgüt olan YPG ise SDG adıyla manevralara başladı.
Amerika ve Avrupa’dan “acil yardım” istedi; ama Rusya ve Esad rejimine de yakınlaşma sinyalleri gönderdi.
Olağanüstü toplantı sonrası SDG’den şu açıklama geldi:
“Türkiye'nin sınır ötesi operasyonuna karşı Suriye ordusu ile koordinasyona geçeceğiz.”
Tablo çok ilginç öyle değil mi?
Bakın nasıl görünmüyormuş:
Amerika, Rusya, Esad ve İran, “PKK’ye operasyon” yapılmasına karşı,
Amerika ve PKK müttefik olarak Türkiye, Rusya, İran ve Esad’ın karşısında,
Rusya, İran ve Esad müttefik olarak Türkiye, SMO, Amerika ve PKK karşısında,
PKK, Esad, Rusya ve İran, Suriye’nin bir kısmında Türkiye’ye karşı ittifak halinde,
Suriye’deki muhalif gruplar karşısında Esad ve İran ile müttefik olan Rusya, israil saldırıları karşısında çekimser…
Ve tüm bunlarla beraber;
Türkiye, Amerika ile müttefik, Rusya ile kanka, İran ile iyi komşuluk ilişkilerine sahip…
Denklemin içerisine Irak, Suudi, İngiltere ve BAE’yi de eklersek biraz daha içinden çıkılmaz bir hal alacak.
En iyisi bırakalım dağınık kalsın.