Sosyal medyada “Mella ‘Eliy” şöyle bir paylaşımda bulundu:
“Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ve Yeni Şafak yazarı Orakoğlu: “Tarkan'ın 'Geççek' şarkısı istihbarat birimlerince araştırılmalı” demiş…
Herhalde Orakoğlu da “Takıntılar” kitabını okumuş…
Yoksa “Saplantılar” kitabını mı okumuş?”
Ardından da şunu ekledi:
“Siyaset Gemisi’nin biletini almış bulunmaktadır…”
Üstadı kırmayalım dedik; ama aslında takip edenler bilir Orakoğlu’nu daha önce defalarca Siyaset Gemisi’ne almıştık.
Eskiyi biraz hatırlatalım da “gençler” bundan sonra “Mella ‘Eliy”nin boş konuşmadığını bilsin.
Tabii “takıntı” ve “saplantı” haricinde eski istihbaratçının “karanlık” tarafları da var.
“Birileri” için kendini ortaya atar, iddialarda bulunur, sonra kötü duruma düşer ortada kalır.
İnsanlar unutunca da “yeni yerinde” etrafa sallamaya devam eder.
Önce “derin istihbaratçı” pozlarıyla yazdığı şu ifadelere bakalım:
“Diğer taraftan Türkiye’deki yasal veya illegal derin yapılarca veya yabancı ülke gizli servisleri tarafından ajanlaştırılmış ünlüler, gazeteciler ve tüm mesleklerden insanlar olabilir. Şüphesiz ki bu ilişkiler çok gizli kategoridedir. Kolay kolay ortaya çıkmaz veya çıkarılamaz. Tarkan veya bir sanatçı ile ilgili iddialar şüphesiz istihbarat birimlerince ciddi anlamda incelenir.”
Gizemli, bilge ve derin birinin sözleri gibi…
Öyle mi?
Aslında “istihbarat birimlerine” gerek yok, basit bir gazeteci araştırmasında karşınıza nasıl bir Orakoğlu portresi çıkıyor, bakalım.
Bir dönem “Ergenekon’u ben kurdum” diyen emekli Albay Arif Doğan ile çok yakındı.
Tabi ondan önce Tansu Çiller’e ve Meral Akşener’e de yakındı. Bundan dolayı bir süre soruşturma altında da kaldı.
Bir ara Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu ile Veli Küçük arasında irtibat kurmaya çalıştı, Temel Cingöz ismini dahil etti, iddialarda bulundu. Velioğlu’nu, Cingöz’ün yanında gördüğünü iddia etti.
İddialarının tutarlı hiçbir tarafı yoktu; ama Doğruhaber muhabiri iddialarını sorup sözünü ettiği kişinin Velioğlu olduğunu nereden bildiğini sorunca “bana kartını verdi” demiş, üzerine gidilince de “kartı kaybettiğini” öne sürmüştü.
Bu konuyu konuşmak için neden 15 yıl beklediği konusuna ise hiç cevap veremedi.
Şimdilerde bakmayın AK Partiye yakın olan Yeni Şafak’ta yazdığına kendisi 99’da DYP’den, 2004’te ise Erdoğan’ın siyasi düşmanlarından Cem Uzan’ın Genç Parti’sinden Eskişehir adayı olmuştu. Cem Uzan, o dönemde Levent Ersöz’le Ergenekon iddianamesine de giren bir görüşme gerçekleştirmiş ve Ersöz’e “Paşam, artık paletleri çalıştırsanız” demişti.
Tabii mesele bununla da bitmiyor.
Bakın Enis Berberoğlu 16 Ağustos 2008’de Hürriyet’te şunları yazmış:
“JİTEM olarak anılan jandarma istihbarat birimini Veli Küçük ile birlikte kuran Emekli Albay Arif Doğan önceki gün gözaltına alındı. Muhafazakâr matbuat daha çok evinden çıkanla uğraştı.
Aşikâr nedenle, albayın yakın mazideki ilginç ilişkiler ağı göz ardı edildi.
Çünkü kıymetli albayımız sadece Veli Küçük ve Sedat Peker’le irtibatlı değil. Aynı zamanda emekli emniyet istihbarat müdürü Bülent Orakoğlu’nun 2004 seçimlerindeki finansörü.
Kimdir Bülent Orakoğlu... Önce onu anlatalım.
Aslında bu köşenin emektarları iyi hatırlar.
* 28 Şubat döneminde devrin İçişleri Bakanı’na, gazeteci Hakan Akpınar’ın önünde "167 bin polis var, ayrıca her şart altında savaşmasını bilen 7 bin de özel tim görevlisi var. Askerin darbe yapmadan önce polisi de yanına alması gerekir. Polis eski polis değil artık" dediği ileri sürülen polis şefiydi Bülent Orakoğlu. Kendisi yalanlasa da...
* Yine aynı süreçte "Asker darbe yapacak mı?" merakıyla Genelkurmay’ı dinletmeye kalktığı iddiasıyla yargılanan (ve beraat eden) istihbaratçıydı Bülent Orakoğlu.
Emekliye sevk edildiğinde muhafazakâr medya tarafından özgürlük savaşçısı olarak selamlandı. Duydum ki birkaç kitap yazdı, o dönemde gazetecilik yapanlara sövdü, saydı.
Ne var ki AKP iktidarında aniden bu kimliğinden sıyrıldı.
2004 yerel seçimlerinde siyasete atılarak Eskişehir’den aday oldu.
Hem de hangi partiden biliyor musunuz? Genç Parti’den. Meydanlarda AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a "Allahsız" diyen Cem Uzan’ın adayıydı. Gazete ve TV’sinde her gün askeri darbeye kışkırtan Cem Uzan’ı "Erdoğan’ın karşısındaki tek rakip" olarak ilan ediyordu Bülent Orakoğlu.”
Veli Küçük, Arif Doğan, Sedat Peker, Levent Ersöz, Cem Uzan ve Bülent Orakoğlu….
Kimler kimlerle berabermiş…
Arif Doğan, zeki bir adamdı. Hastaydı ve bundan dolayı cezaevine atılmayacağını biliyordu, o yüzden de Jitem ve Ergenekon konusundaki tüm suçlamaları üzerine aldı. Böylece arkadaşlarını da aklamış oluyordu. Bu arada “devlete hizmetinin” gereğini de yerine getirmeye devam ediyor, ortalığa kirli bilgiler yayıyor, kafa karışıklığına yol açmaya çalışıyordu. Ama Orakoğlu ile dostluğu çok eskiye dayanıyordu.
KUK hareketinin liderlerinden Dara Bilek, kendisinin de Arif Doğan’ın attığı iftiranın mağdurlarından olduğunu belirtip yalanlarını şu şekilde deşifre ediyordu:
“Bilgi kirliliği yaratmak ve suçluları unutturmak için piyasaya sürdükleri kişilerden biri de, Kürdistan'da birçok yurtseverin kanına girmiş faşist Arif Doğan'dır.
Arif Doğan'ı konuşturmakla yetinmeyen karanlık Ergenekon çevreleri, onun adına kitap yazıp dağıtarak kendilerini unutturmaya çalışıyorlar.
Bilindiği gibi Arif Doğan, "Hizbullah'ı ben kurdum', "JİTEM'i ben kurdum ve ben dağıttım', "Abdulkadir Aygan'ı ben kendi ellerimle öldürdüm' gibi yalanlarla dikkatleri başka yöne çekmeye çalışmıştı.
Oysa Arif Doğan'ın söylediği tarihten çok daha önce Hizbullah'ın kurulduğunu ortalama insanlar biliyor; yani Arif Doğan açıkça yalan söylüyor.
JİTEM'in de Arif Doğan'ı aşan karanlık bir yapılanma olduğu ve hala çirkin, karanlık, provokatif eylemlerine devam ettiğini yine ortalama insanlar biliyorlardır; yani Arif Doğan bu olayda da açıkça yalan söylüyor.
Abdulkadir Aygan'ın yaşadığını ve sık sık televizyonlara çıktığını da herkes biliyor; yani Arif Doğan yine açıkça yalan söylüyor.”
Dostlar birbirini bulmuş öyle değil mi?
Arif Doğan, dostu Bülent Orakoğlu’na seçimde kullansın diye Sedat Peker üzerinden para gönderiyordu.
Bu arada Sedat Peker’in “derin yapıların” tüm karanlık ve kirli işlerinin içerisinde yer almış olduğunu bu vesileyle bir kez daha öğrenmiş oluyoruz.
Ve Orakoğlu…
Elinde pek ciddiye alınacak bir malzeme kalmadığı ve kendisi de artık ciddiye alınmadığı için Tarkan şarkılarında “derin bağlantılar” aramaya başlamış.
Sanırım bu iddiaların ciddiye alınmadığını; ancak magazin malzemesi olabileceğini anlamışsınız.
Bir de şu var: Gerçekten de istihbarat birimleri Orakoğlu’nu araştırsa ve hani olmaz da araştırma sonuçlarını kamuoyuyla paylaşsa sanırım herkes şok edici şeylerle karşılaşabilir.
Yanlış anlaşılmasın. Dış bağlantı gibi şeyler söylemiyorum. Demek istediğim “baş döndürücü siyasi dönüşler” kamuoyunu şaşırtır.
Araştırılsa fena olmaz.