Hatice Yıldız

Medeniyet Dediğin Tek Dişi Kalmış Canavar

09.08.2020 05:29:51 / Hatice Yıldız

Bizlere nimetini tamamlayıp din olarak İslamı seçen Mabud'un adıyla,

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşına eklediği altı kelimelik şu dize Batının çirkin yüzünü kinayeli bir dille ifade etmeye yetebilmişti:

"Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar"

Her ne kadar Batı dediğimiz medeniyet(!) güçlü bir yaratık gibi görünse de aslında ağzında kalmaya direnen tek dişle kendisinin güçsüz olduğuna, yıkılmaya değer bir dev olduğuna şahitlik etmektedir...

Evet, bizler her ne kadar dudaklarımızdan dökülüveren kelime-i şehadet ile Müslümanız desek de gerek düşünce gerek giyim gerek örf gerek siyaset gerek kültürel gerek ekonomik ve gerek eğitim yönünden tek dişi kalmış canavarın yani Batının tahakkümü altına girmeyi ustaca becerebildik (!).

Özendiğimiz, mesut eden değil çürük işleriyle bizleri meşgul eden bir medeniyetti(!) Batı... Kendini mutlu etmekten aciz olup kalabalıklar arasında yalnız kalan; yanık bir şekilde kimi ekmeğini, kimi ruhunu, kimi kimselerini arayan zengin ama mutsuz Batı...

Hayat felsefesi daha çok eğlenebilmek, daha çok harcayabilmek için daha fazla çalışmaya, emek harcamaya dayanan ve on bir ay boyunca çalışarak bir ay içinde de biriktirdiğini çarçur edip tüketmek adına kurulu bir dünyaydı, kendisine baka baka boynumuzun ağrıdığı Batı...

Kendi nefsi arzularına hizmetkar olan egoist medeniyetti(!) Batı...Bireysellikten, eşitlikten bahsedip çocukları sokaklara, yetimhanelere layık gören; çocukları anne/baba hasreti içinde olan, kadınları eşitlik adına kanat çırpmakta olan, yaşlıları huzur evlerine bırakılıp ölüme terk eden bir Batıydı özene özene özümüzü kaybettiğimiz...

Her ne kadar devasa yerleşik hayat yaşıyor olsalar da aslında kalben taş devri yaşayan bir medeniyetti(!) Batı... Sırf kendi cinsel arzularını gerçekleştirmek adına karşı cinsle düşüp kalkmaya engel olacak düşüncesiyle çocuğunu illet bir pislik, zevk hayatını kısıtlayan bir ayak prangası olarak gören, ortadan kaldırmak içinse çocuğun kafasını duvara vura vura öldüren ve 'Bakın! Bana engel olan pislik, iğrenç şeyden kurtuldum' diyerek hem oynayan hem de komşusuyla heyecanını (!) paylaşan bir Batıydı özendiğimiz...

Sömürgeciliğini savaş aletleriyle başaramayacağını anlayan ve bunu psikolojik savaş projesiyle hayata empoze eden bir medeniyetti(!) Batı...İstekleri ihtiyaçmış gibi göstererek insanı kapitalist çarklarının dişlerinin arasına sıkıştırmaya çalışan, kadını üretimden tüketime hayatın her alanında araç olarak kullanan, dünyayı ekonomik yönden nüfuz altına almaya çalışıp bu yolla giyimden yemeye içmeye ne var ise kendi kültürüyle bizleri prototip haline getirmeyi becerebilen ve bugünkü refahını kan, gözyaşı ile elde eden Batıydı özendiğimiz ...

 Kadını eşitlik, özgürlük adına tesettüründen sıyrıltıp onu devletin en yüksek konumuna (!) getiren bir medeniyetti(!) Batı...Tesettürün bedenlerden sıyrılmasıyla kültür ve inancın sarsılacağını, bu sarsılmayla beraber kadında iffet, haya kimliğinin yok olacağını ve ancak bu şekilde kadını fırıldak misali istedikleri yönde çevirerek emellerine ulaşabileceğini düşünen; sanat adına soyunana alkış tutup ayet gereği tesettüre bürünene zulmeden bir Batıydı özendiğimiz...

Ailede babanın reisliğini yok eden, annelik gibi yüce makamı ayaklar altına alarak çiğneyen bir medeniyetti(!) Batı...Cinsel ihtiyaçların rahat bir şekilde temin edilmesinden erkeğin aile kurumunu bir ayak bağı olarak görüp evlilik denen meşru yola girmek istemediği; bunun yanında evlilik yoluyla kadının erkeğe bir köle olduğunu ve bununla kadının kendi özgürlüğünü kısıtladığını dile getirerek nikah şartını yok sayan, meşru olmayan yollarla dünyaya gözlerini yeni açan çocukları sokaklara, kurumlara def eden; çocukları anne/baba sevgisinden mahrum eden bir Batıydı kalplerimize nakş, başlarımıza taç ettiğimiz...

Kendi ahlaksızlığını tüm dünyaya medya ve sanat yoluyla iliklerimize kadar işleyen bir medeniyetti(!) Batı...Seksüel arzuları kamçılayan resimlerle, filmlerle, tiyatrolarla, reklamlarla bozuk ve çürümeye yüz tutmuş kültürünü/değerlerini bala batıra batıra emdirmeye çalışan tek dişli bir canavardı taparcasına kendisine kul olunan Batı...

...

Ve çirkin yüzünü anlatmakla kelimelerin aciz kaldığı, öve öve(!) bitiremeyip kendisiyle bir vahiy misali içten dışa, dıştan içeriye hemhal olunan Batı, böyle bir Batıydı işte !

Hasıl-ı kelâm, Batının bize hayranlıkla bakıp gıpta ettiği bir medeniyetti bizimkisi, "İslam Medeniyeti" ve tarihte en büyük günahımızdı özene özene özümüzü kaybettiğimiz Batı...

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar